Paylaş
Öncelikle “pek de sevimli olmayan” mevsim şartlarında saatlerce kuyruk beklemeyi, metrobüs durağında itilip kakılmayı, trafiği tıkadıkları gerekçesiyle yoldan geçen araçlardan gelen hakaretleri sineye çekmeyi göze alan o kalabalıktakilere selam olsun, helal olsun!
Çoğu uzun mesafeler kat ederek Beylikdüzü’ne ulaşabilen kalabalığın aslında toplum içinde yalnız sayılan bir kitle olduğunu belirterek başlayalım söze.
TÜİK araştırmaları, memlekette kitabın ihtiyaç listesinde 235’inci sırada yer aldığını ortaya koyuyor.
100 kişiden 4’ü kitap okuyor (ki bence iyimser bir yaklaşım), bir Norveçli yılda kitaba 130 dolar harcarken bizde bu rakam 25 cent vesaire...
Günde 6 saat televizyon seyrediyoruz, 3 saati sanal âleme gömüyoruz ama araştırmalara göre kitaba sadece 1 dakika ayırıyoruz.
Kitap okuma alışkanlığı toplumlar için bir nevi aynadır; dışı kaba ve sert ama içi kof insan modelinin üretiminde kullanılan hammadde sistematik cehaletle elde ediliyor neticede...
Biz TÜYAP Kongre ve Fuar Merkezi’nde bu yıl 37’inci kez düzenlenen kitap fuarına dönelim yine...
Nedir kitap fuarlarını geniş kitleler için cazip kılan özellikler/güzellikler?
Sevilen yazarla tanışma, sohbet etme, kitap imzalatma şansı veya ulaşılması güç bazı yayınlara erişim gibi avantajlardan önce, birinci sırada, elbette yayın evlerinin fuarlara özel indirim uygulamaları geliyor.
Hoş, bu sene kâğıt zamları başta olmak üzere artan maliyetlerden dolayı büyük kriz yaşayan yayınevleri (kapanan çok yayınevi oldu ne yazık ki) geçmiş yıllardaki gibi yüzde 60’lara varan indirimler yapamadıklarını, en fazla yüzde 30 gibi avantajlar sunabildiklerini belirtiyorlar.
Yine de bu devirde önemli indirimler bunlar sağ olsunlar...
Kriz döneminde sübvanse edilen, paketlerle desteklenen, himaye edilen, pohpohlanan, sırtı sıvazlanan, kasası düşünülen bir sektör değil yayıncılık sektörü.
Kimse onlar için KDV indirimi filan düşünmez. Yüzde 18 KDV ödedikleri girdilerini karşılamaya, kazançlarının yarısını dağıtımcıya vermeye ve kalanıyla hayatta kalmaya çalışırlar.
Fuar sürecinde çıkan haberlerde yayıncıların yaşadıkları zorlukları kendi ağızlarından okuma/dinleme şansı bulduk.
Maliyetler yüzde 60 oranında artarken satışlar yüzde 30 oranında düşmüş. 2017’de tonu 750 Euro olan kâğıt için 900 Euro ödeniyor, onu da “zart!” diye istiyor ithalatçı.
Paranın dönüşü? Genellikle çıkmaz ayın son çarşambası...
Vatandaş da “Soğanın kilosu 5 TL olmuş, yılbaşında 10 TL diyorlar; ne kültürü, ne edebiyatı?” refleksiyle ve kendince elbette haklı olarak ihtiyaç listesinde 235’inci sıraya iteliyor kitabı işte...
Hal böyleyken...
Kriz vurmuşken, kitap okumak neredeyse “tuhaflık” belirtisi olarak görülürken, yağmur, çamur, Beylikdüzü trafiği ve hatta küfür/hakarete rağmen fuara giden o binlerce insana tekrar teşekkür etmek gerekiyor.
Memleketin en yalnız kalabalığıdır, helal olsun onlara...
Paylaş