Macellan Pengueni bile olsan erkek adamın derdi bitmez

SICAKLA mücadele önlem paketi kapsamında buzdolabından aysti getirme işini sıraya bağlamış, evde pinekliyoruz.

Topesto dünya tarihinin gördüğü görebileceği en çirkin tişörtlerden birini giymiş, bunun dışında orijinal bir durum yok!

Ben son bir hafta içinde sadece komşuyla PS’de futbol oynamak için bir kat aşağı inip yukarı çıkmışım.

Sokağa çıkmayınca, evdeki kaynakların kullanımında problemler çıkabiliyor. Mesela evde bankamatik bulunmadığı için para çekilemiyor.

Bakkala çakkala EFT yapmadan sefer düzenletecek kadar itibarımız var çok şükür.

Fakat uzakçana bir büfeden "Bi hardal takviyeli, içinde ekstra kontenjanından sadece patates ve turşu bulunan döner, bi de kapalı ayran. Evde geçici olarak beslediğim büyükbaş ise enteresan bir şekilde etle beslenmek istiyor. Ona da bir sığırı ekmek arasına koyup yollar mısınız?" şeklinde istekte bulununca, elemanlar haklı olarak "Parayı görelim, hışırdıyor mu sesini duyalım!" diyor.

Bu sebepten, kapıda kredi kartı uzatınca yemek veren restoranlardan beslenme yoluna gidiyorum.

*

Topesto deyince dönüp bakabilen cisim "Ne yiyelim?" sorusuna "Sığır" cevabı verdiği için, siparişi kredi kartına itibar etmeyen bir yerden verdik.

Siparişleri getiren çocuk, siparişlerin yanında bir de hesap getirince, Topesto’ya dönerek "Hişşşşş!" dedim.

Üstümde para yok ya, gören Brunei Sultanı sanır arkadaşın afrasını tafrasını: "Bırak bu ’Ülke zor bir dönemden geçiyor’ ayaklarını, kaç para lazım onu öksür" diyerek doğruldu yerinden.

*

Hardal gözyaşı şeklinde etkileyebiliyor insanı bazen. Gözyaşları içinde seyrettiğim belgeselin ne olduğunu öğrenmenin en doğal hakkım olduğunu düşünüyor ve "Ne seyrediyoruz biz?" diye soruyorum.

Topesto "Nı-ha-ha! Ağlama birader, Patagonya’yla ilgili ’Yaşayan Cennetler’ diye bir belgesel; demin başladı National Geographic’te..." diye cevap veriyor.

Seyretmeye başlıyoruz Patagonya sakinlerinin dünyasını...

Macellan Pengueni veya Latince adıyla "Spheniscus magellanicus"la böyle tanışıyoruz.

Macellan Pengueni, Güney Yarımküre’de takılan bir arkadaş. Şili, Falkland Adaları, Arjantin ve Brezilya’da vakit geçirmeyi seviyor.

Patagonya, Macellan Pengueni denen arkadaşın hayatında mühim bir yer.

Çünkü burada yuva kuruyor.

Yuva kuruyor derken abartmıyorum. Dinleyin (veya okuyun işte...)

Batman II’de Danny DeVito’nun penguen ordusunu hatırlıyor musunuz? İşte bu arkadaşlar belgesel normal seyrinde devam ederken bir anda o ordu gibi sahile sökün etti.

Tamamen erkek Macellan penguenlerinden oluşan sürü, hakikaten düşman çıkarmasına hazırlanan bir ordu gibi siper kazmaya başladı sahil boyunca.

Bu arada dışses abiyi dinliyoruz. Dış ses abi mühim insan. Patagonya’da olana bitene onun sayesinde mana vereceğiz. Yoksa "Evet... Bunlar penguen... Evet şimdi koşuyorlar, yok yürüyorlarmış... Evet, çukur kazdılar..." şeklinde seyredeceğiz.

Dışses abi diyor ki; "Macellan pengueninin erkeği, dişiler gelmeden iki hafta önce çalışmaya ve bu çukurları kazmaya başlar..."

Topesto "Hanımköylü galiba bu penguenler oho-oho!" diyor, "Espri mi bu yani?" diye tadını kaçırıyorum.

Dışses abi daha makul konuşmakta: "2 hafta boyunca çukur kazan ve kazdığı bu çukuru dekore eden erkek Macellan penguenleri, Brezilya sahillerinden 6 ay süren bir macerayla gelen dişileri bu yuva sayesinde tavlamaya çalışıyor. Eğer yuvası yoksa veya yuvayı dişiye beğendiremezse çiftleşme imkanı bulunmuyor..."

*

Bu arada çukuru dekore ediyor derken, Mobilyacılar Çarşısı’na kamyon dayayıp karyola, zigon, ağlayan çocuk ve dua eden minik kız posteri almıyor erkek Macellan Pengueni.

Artık Patagonya’nın vahşi doğasından ne çıkarsa bahtına... Hıpırt otu kökü, yarısı yenmiş fok iskeleti gibi dekorasyon malzemelerine yöneliyor...

Yuva bitince bunlar manitaları beklemeye başlıyor.

Manitalar dil dışarıda (Dili vardır herhalde di mi penguenlerin? Emin olamadım şimdi. Sorsan kime soracaksın, o da ayrı mesele; neyse...) sahile ulaşır ulaşmaz kitle yekten sevişmeye başlıyor.

Ev, dekorasyon filan yalan oluyor böyle bir özlem karşısında. Çukur girişinde bir müddet orji ambiansı yaratan Macellan Pengueni daha sonra "İstersen aşk yuvamıza girelim yavrucuğum" diyerek manitayı aşağı itiveriyor.

*

Bu arada, çukur kazmayan "Sağdan soldan sekenlerle idare ederim abi" diyen bedavacı erkek Macellan penguenleri de var.

Onlar da ortalıkta "Bana nereden ekmek çıkar?" diyerek boş hatun veya boş ev aramaya başlıyorlar.

Arada "Aaaa hazır çukur! Aaaaa hazır manita da var içinde. Hemen sevişelim balım kaymağım..." diye heveslenenler, evin erkeğinden tepki görüyor.

"Ulen iki dakika balık avlamaya gittik, ortama yancı yazılmışsın... Sana o smokini etek olarak giydiririm ben sibop!" diyen evin erkeği önce yancı arkadaşı penguenlikten çıkarıp bir martıya benzetene kadar dövüyor, sonra da anırmaya başlıyor.

Macellan Penguencesi bilmiyorum. Bu sebepten "Nieeeeeeeeeeeeeyt! Var mı lan smokinime yan bakan" dediğini tahmin edebiliyorum ancak.

Ancak anırdığı konusunda bilim dünyasıyla hemfikiriz. Çünkü muzaffer Macellan Pengueni’nin manitayı bağlayıp, eve dadanan rakibi de dövdükten sonra çıkardığı çirkin ses yüzünden "Eşek Pengueni" olarak anıldığını da dışses abi söyledi. Ben onun yalancısıyım...

Elmore Leonard’ı Türkçe okuma şansı

İYİ bir polisiye romanın yerini tutabilecek kitap azdır. Bunu kendince iyi bir polisiye roman okuru olarak söylüyorum tabii.

Polisiye romanlara "kötü edebiyat" gözüyle bakanlara ben de pek iyi bakmadığım için fikrimi gayet iyi savunabileceğimi de biliyorum.

Hemen her kitabını sevdiğim yazarların sayısı belli. Polise yazarları arasında da belli isimlerin kitaplarını asla kaçırmamaya çalışırım.

Bunlardan biri, gelmiş gelmiş en iyi polisiye roman yazarları sayılırken adını ayrıca üç kez yüksek sesle tekrar etmek gereken Elmore Leonard nihayet Türkçe okunabilecek.

Sinema dünyasını yakın takibe alanlar "Jackie Brown"ı (Tarantino, ’Rum Punch’ kitabından yola çıkarak çekmişti. Şimdi de yine Elmore Leonard babanın "Killshot"ını çekecekti ama bilmiyorum son durumunu) veya "Be Cool"u seyretmiştir.

Bu iki film iyi bilinen örnekler. Senarist olarak, yapımcı olarak da sinemaya bulaşan, -önemseyeniniz varsa- kariyeri boyunca mühim kabul edilen pek çok ödül kazanan Leonard’ı geç okuyacak olması kötü tabii Türk polisiye roman meraklılarının.

Ancak "Niye bugüne kadar okuyamadım. Kör olmayasıca Türk Kültür Sanat alemi!" diye depresyona sürükleneceğinize, kitabı alıp okumaya başlayın bence. Tam da yaz kitabı "Ölümcül Takip..."

Orijinal adı "The Hot Kid" olan "Ölümcül Takip’i Şemsa Yeğin çevirmiş, Doğan Kitap da 266 sayfalık bir kitap olarak yayınlamış. Ederi de 15 YTL...

(Not: Elmore Leonard’ın ’Yazarlara 10 Tavsiye’ başlıklı makalesini özellikle yazı çizi işlerine meraklı olanlara öneririm. Yazının orijinalini ’www.elmoreleonard.com’ adresinden bulabilirsiniz.)
Yazarın Tüm Yazıları