Paylaş
İBB Atatürk Kitaplığı’ndaki “dönemsel ilgi patlamasının” (buraya döneceğiz) farkında olanlardanım. Evime yakın bu kütüphaneyi bir süredir ziyaret etmesem de, yıllarca kullandım, önünden geçerken kalabalığı da görüyorum.
Koç Grubu’nun İstanbul’a bir hediyesi olan, ünlü mimarımız Sedad Hakkı Eldem’in imzasını taşıyan güzel bir binada hizmet veren bu güzide kültür merkezi, dünyanın en güzel manzaralı kütüphanesidir dışarıya bakınca...
Peki içeri bakınca ne görüyoruz?
ŞAHIS KÜTÜPHANESİ SAYILIR
2008’de bir süre kapalı kalan, ondan önce hizmetteki ağırlığı, teknolojik handikapları, bazı pahalı (çoğaltım) ve mantık zorlayıcı (laptop sokmak yasak) uygulamalarıyla eleştirilen kütüphane her şeye rağmen kendince iyi hizmet verir hale geldi.
Fena sayılmayacak bir süreli yayın, edebiyat, elyazması, görsel malzeme vb koleksiyonuna sahip sayılır.
Ama neye göre?
Yaklaşık 500 bin eser olduğu tahmin ediliyor.
Londra’daki British Library’nin 170 milyon, Washington’daki 160 milyon eserlik kütüphanelerin yanında “şahıs kütüphanesi” gibi kalıyor, değil mi?
Diyebilirsiniz ki, bahsettiğin kütüphanelerin muadili sayılmaz.
Haklısınız ama “muadil” olan Milli Kütüphane’deki eser sayısı da çok abartsak bile 2 milyonu bulmuyor.
2014’TE YÜZDE 9.4 AZALDI
Önce şu gerçeği kabul etmek gerekiyor: İstanbul, kütüphane fakiri ülkenin kalan kısmından farksız...
2015 yılında TÜİK kütüphane istatistiklerini yayınlamıştı.
Manzara orada gayet net...
2014’te Türkiye’de kütüphane sayısı yüzde 9.4 azalmış, bir yılda kapısına kilit vurulan kütüphane sayısı 3 bini bulmuş.
Yeri gelmişken kapanan kütüphanelere ne olduğu hakkında bir haber vardı dün yine CNN Türk’te.
Bahçelievler’deki Siyavuşpaşa, yetki anlaşmazlığı, restorasyon planı onayı gibi “salllanmalar” sayesinde madde bağımlılarına ve serserilere terk edilmiş işte...
UYUMAYA GELENLER
Önce başa dönüp “dönemsel ilgi patlaması” meselesini açıklayayım.
Yaklaşık 250 kişi kapasiteli kütüphanenin önündeki sıra (bir kişi çıkınca, bir kişi giriyor) YGS ve TEOG’a hazırlanan öğrencilerden oluşuyor.
Haberde “uyumaya geldiğini” söyleyenler (uyuyordu), “Cezamı çekiyorum” diyenler (tam anlayamadım) vardı.
Yani o doluluk “kitap aşkıyla” yanıp tutuşanları, araştırmacıları işaret etmiyor; onlar azınlıkta.
Küçük kütüphanelerin kapısına kilit vuruldukça, kent merkezindeki, Taksim’deki kütüphane de etüt salonuna dönüşüyor böylece.
NE YAPILACAK?
Bu konuda bir şey yapılması şart görüldüğü üzere de, ne yapılacak.
Geçen sene eylül ayında İBB, Sapanca’da bir çalıştay düzenledi İstanbul Şehir Kütüphanesi temalı.
Faydalı önerilerin de getirildiği çalıştaydan da anlaşılacağı üzere büyük, İstanbul’a yaraşır bir kütüphane için en azından niyet var.
Yer olarak AKM ve yanındaki otopark da önerilmiş, tarihi yarımada civarı da.
Yeri tartışılır, kapasitesi tartışılır, mimari özellikleri ve sunacağı hizmetler tartışılır ancak İstanbul’un bir değil yüzlerce, Türkiye’nin bin değil on binlerce kütüphaneye ihtiyacı olduğu tartışılmaz.
ASIL MESLE BAŞKA DA...
Biliyorum, mesele kültür politikaları üzerinden tartışmayı gerektiriyor ama öncelik acil bir İstanbul Kütüphanesi.
British Library olamasa da Madrid’deki “Biblioteca Nacional” veya Berlin’deki “Staatsbibliothek” gibi 25 milyon
eserlik bir merkez yapmak hedeflenebilir.
“Über projelerden” fırsat bulunursa belki 2023’e de yetişir...
Paylaş