Yıl sona yaklaşırken gazetelerde beliren "Geçen Yılın En Pide Hadiselerini Şuna Buna Sorduk" tarzı derlemeleri severim. Bazen bana da soruyorlar...
Milliyet’ten arayıp "Sizce 2007’nin en önemli olayı, haberi neydi? Neye sevindiniz, neye üzüldünüz?" diye sorduklarında 24 saat süre istedim.
Ama bu süreyi 2007’ye odaklanmak yerine, vereceğim cevabın diğer cevaplar yanında kavruk kalıp kalmayacağını düşünerek geçirdim.
Hatta arada kafam daha da karışsın diye İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın Babylon Lounge’daki yeni yıl partisine gittim.
*
Vakıf bu sene partiyi kostümlü şekilde yapmış; "normal insan kostümü" ile katıldım. En çok ilgi gören kostüm de bu oldu zaten; gelen geçen sordu: "Sen nesin?"
"Evde üniforma olarak eşofman-tişört takılıyorum. Dışarı çıkınca otomatikman kostüm oluyor" diyorum, yaptığım bu kötü espriye gülünmesine şaşırıyorum.
Şaşkınlığım kucağında biri siyah biri beyaz iki bebek ve Angelina Jolie tişörtüyle üstüme gelen Görgün Taner’i görünce bir kat daha arttı.
İKSV’nin Genel Müdürü olan Görgün Taner elindeki bebekle omzumu dürtüp, sesini de inceltmeye çalışarak "Kanat Abi... Kanat Abicim n’aber?" dedi.
Ben tişörtteki kadını Samantha Fox sandığım için panikteyim: "Touch me nooooow! filan demeyeceksin di mi?" dedim.
Aslında Görgün de panikte. Çünkü ben de sabahleyin telefon açıp sesime boğuk bir hava katarak "Acı çekeceksin. İntikam listemdesin, intikaaaağğğmmm!" demiştim.
*
Görgün Taner şu sıralar yine Vakıf’tan Pelin Opçin’le birlikte intikam listemde ilk iki sırayı işgal ediyor.
Liste kalabalık. Çünkü bu ikiliyi Robert Plant, Jimmy Page, John Paul Jones, Jason Bonham’dan oluşan Led Zeppelin’in son konser ekibi ve Londra’daki konseri izleyen 20 bin kişi izliyor.
Görgün’ün "Çok kalabalıktı, çok sıkılırdın kalabalıktan. O kadar kalabalıktı ki, Paul McCartney ayağıma bastı nı-ha-ha!" diyerek kendi canına kast ettiği sırada sol cenahta Disney prensesi şeklinde giyinmiş olarak İdil Kartal belirdi.
Omzuna oturttuğu kurbağayı parmağımla dürterken "Vakıf’ta tanıdığım ve akıl sağlığına güvendiğim tek kişi sendin İdil!" gibilerden baktım.
Partide akıllı insan bulsam "Sence 2007’nin en mühim olayı neydi?" diye soracağım fakat herkes başka bir tehlike arz etmekte.
*
Kendimi Görgün Taner’in Katil Bebek Chucky (Aslanım benim be!) benzeri bebekleri tarafından rahatsız edilmeyecek bir köşeye sakladım.
Peter Sellers’ın "Parti"de düştüğü duruma düşmeden bir partiyi daha bitirmenin planlarını yapmaya başladım sonra.
"Şu birayı bitirip, şurada sohbetin altını tutturmuş ekibe ’Uzadım’ dersem olur bu iş" diye düşündüm.
Ekipte farklı tanıdıklarla bağlantılı insanlar var. Böyle durumda temsili olarak bir kişiye ’Eyvallah!’ dediğinde onu tanıyanlara da demiş gibi olursun ya?
Olursun di mi, oluruz yani biz olarak; yalnız değilimdir herhalde bu düşüncede...
Ekibe yöneldim, tam vücut dilimi uluslararası manada "Gidiyor bu insan" şeklinde algılanacak seviyeye getirdim ki Mehmet Tez’le, 7’ye 17 onun kusurlu olduğu bir çarpışma yaşadık.
Zaten ara sıra biri sigara yakmasa kimseyi göremeyeceğiniz kadar karanlık ortamda güneş gözlüğüyle geziyor genç.
"Kör müsün demeyeceğim. Şu yaşa kadar demedim, demem, diyeni de hiç sevmem! Fakat belli ki kör taklidi yapıyorsun genç!" dedim.
Kolundan sarkan, üzerine büyük siyah bir benek kondurulmuş pazubantı göstererek "Ben körüm, Ayşe de... Ayşe nerede?.. Nerede Ayşe?.. Körüm ben, Ayşe de..." derken yardımcı oldum "O da topal, bastonu sallayarak geçerken gördüm onu da, aferin size!"
*
Hem Mehmet’e rastladığımdan, hem vedalaşma ezberim bozulduğundan, hem de çarpışmada biram döküldüğünden biraz daha kalmam gerekti.
Arada sırada uzaktan Görgün’e elimi boynuma götürüp "Kırt!" hareketi yaptım.
Andy Warhol’a benzeyen bir insan gördüm.
Kafasına aluminyum folyo sarıp boynuna astığı "Tuzluk" yaftasıyla gezen bir başka insan gördüm.
Bira bitti. "Partiden ayrılmayı hakedecek kadar takılmış" kişi olarak özgüvenle hareketlendim bu kez.
Ayrılırken nasıl olsa bir şey görmeyen Mehmet’in saçını çekip "Birader saçını Görgün çekti; bizi Dubai çöllerinde Robert Plant’e yönlendirip, Londra’da Led Zeppelin konserine giden Görgün!" demeyi düşündüm ama vazgeçtim.
*
Asmalımescit’ten İstiklal Caddesi’ne çıktım.
Kaktüs Kahvesi’ne uğrayıp bir kahve içip, dükkanın kadrolu köpeği Simit’i sıkıştırıp sevmeyi planlıyorum dönüş yolunda.
Birden aklıma Mati geliyor.
Mati, bayram tatili süresince hayatıma giren tatlı, duman rengi bir kedi yavrusuydu.
Sahibesi Elif Cemal’i de intikam listeme ekliyorum.
Sabahları zımpara diliyle burnumu yalayarak uyandıran Mati’yi tatil dönüşü benden kopardığı için Elif Cemal de listeye dahil oluyor.
Tam intikam listemi genişletmeye karar vermişken İstiklal Caddesi üzerinde sıralanmış müzik dükkanlarında biri oyun havası patlatıyor.
Soğuktan beynim küçülmüşken oyun havası duymak bünyede şok etkisi yaratıyor.
İntikam listesi yerine yaklaşan yeni yıla özel, temeli sorgulanmayacak bir mutluluk ve bağışlama hissi geldi.
Liste çöpe gitti ve ben de Milliyet’in sorusuna cevap buldum:
"2007’de en mühim olay bu sorunun bana sorulmasıydı. Üzücü gelişme ise cevabımın olmaması..."