Kiminin parası kiminin çocuğu

MAÇ sabahı Büyük Britanya'ya uçacağım için bu duygu dolu satırları size salı günü yazıyorum.

Şu anda damarlarımda akan kan; bahar aylarında eriyen karların da etkisiyle coşan, coşan, coşan ırmaklar gibi akmakta. Bu yazının çıkacağı cuma gününe kadar da bu coşku dinmez herhalde. O yüzden mesele yok...

Sabah ‘‘Hükümeti ağlatan mektup’’ başlıklı haberi okuduğumdan beri, allah sizi inandırsın her 15 dakikada bir ayağa fırlıyorum.

Fırlıyorum da ne yapıyorum peki?.. Göğsümü ileri doğru uzatmak amacıyla şişiriyor, başımı da annesinden yem bekleyen bir yavru kuş pozisyonuna getirip, çocukluğumdan beri öğrendiğim tüm marşları -tabii hatırladığım kadarıyla- söylüyorum.

Haberi sabah gazeteye gelmeden önce okusaydım, inanın Taksim Meydanı'ndaki tombul çiçekçi teyzeden (süper bir insandır kendisi) imkanlarım ölçüsünde bir çiçek yaptırıp, rastladığım ilk anıta bırakırdım.

***

Düşününüz lütfen arkadaşlar. Hükümet toplantı halinde. Maliye Bakanı ‘‘Arkadaşlar!’’ diyor... Dalmış olan bir iki hükümet üyesinin dışındaki herkes ‘‘Efendim!’’ diyor.

Bakan bir zarf çıkarıyor. İçinden 530 milyon lira çıkan zarfı yollayan vatandaş, ‘‘Savaş bitene kadar maaşımın yarısını Hazine'ye bağışlayacağım. Size güveniyorum’’ şeklinde bir not da düşmüş...

Bakanlar, bu hareket karşısında göz yaşlarını tutamamışlar. Koca bakan duygulanıyor, sıradan vatandaş olan bu fakir duygulanmaz mı?..

Olay sadece bir vatandaşın desteğiyle sınırlı değilmiş. Başbakanımız bizzat açıkladı ertesi gün: ‘‘Halkın bu taleplerini görmezden gelemeyiz, halkın devlete uzattığı eli boşlukta bırakamayız’’ dedi.

Maliye Bakanı, toplumun örgütlü ve örgütsüz kesimlerinin destek vermek için birbirleriyle yarıştıklarını duyurduğunda ben marşları tüketmiş olduğumdan ‘‘Kestane gürgen palamut/ Altı yaprak üstü bulut’’u söylemekteydim...

Daha da bir coştum ve ek gelir için daha neler yapılabilir diye düşünmeye başladım...

***

Eeeee... Çok düşündüm ama aklıma ‘‘Gözünün üstünde kaşın var vergisi’’, ‘‘Ne işin var senin bu saatte sokakta vergisi’’, ‘‘Bu memleketin havası kutsaldır, nasip olmaz herkese vergisi’’ gibi pek de parlak olmayan fikirler geldi.

Bunun üzerine büyüklerimi dinlemeye ve onlar ne derse yapmaya karar verdim. Basitçe, sessizce...

Bu arada son olarak bazı vatandaşların, devlete yardım konusunu biraz abartmış olduğuna değinmeden geçemeyeceğim.

Zarfın açıldığı toplantının ardından basına açıklama yapan hükümet sözcüsü Cemil Çiçek'e, Ebil Göktaş adlı bir vatandaş çocuğunu vermeye çalışmış.

Almamışlar.

Almazlar tabii, o kadar da değil yani!
Yazarın Tüm Yazıları