Kıl insan’ın sözlüğü

Türkçe karşılık bulmak konusunda zorlanılan kelimelerden biri ‘cynic’. Daha önceleri ‘sinik/kinik’ diyenlere rastladım ama çabuk sinen insana da ‘sinik’ denebiliyor, karışıyor. ‘Alaycı’yı yakın kabul edebilirim ama yetersiz kalıyor.

Redhouse Sözlüğü ‘herkesin yalnız kendi menfaati için çalıştığına inanan kimse; insanlardan hoşlanmayan kimse; alaycı’ diyor...

Ben size ‘kıl insan’ desem belki daha açıklayıcı olabilir. Fakat o da içime sinmiyor... Yazıda kolay ilerlemek bakımından bundan sonra ben ‘kıl insan’ diyeyim. Tamamen şahsi bir seçimdir, tavsiye de etmiyorum size...

Durup dururken kıllık yapmak gibi bir amacım yok. Fakat bu konuyu çözmek isteyenlere -var mı böyle bir acıyla yaşayan bir kitle, yoktur herhalde, laf benimki de...- çok fiyakalı bir önerim olacak.

*

Ambrose Bierce’ın 1881-1906 arasında bir gazetede tefrika edilen ve sonra da ‘The Cynic’s Word Book’ adıyla kitap olarak basılan meşhur bir sözlüğü vardır. Satanizmle zerre kadar alakası yoktur fakat ‘Şeytanın Sözlüğü’ olarak da bilinir.

Yer yer hoşgörüyle okunması gereken bir kara mizah başyapıtıdır. Medya aleminde çok ‘kıl insan’ tanıdım. Ben de ‘kıl bir insanım’ diyebilirim. Ama yufka yürekli bir taraf da olunca ‘kıl insan’ olmak kolay değil. Çok keskin bir zeka ve dil, kimi zaman ‘Oharey!’ dedirtecek bir dürüstlük gerektirir.

‘Kıl insan’ değerlendirmelerinin tamamının doğru olduğunu söyleyemesem de, hepsi en azından çok eğlencelidir.

Ambrose Bierce’ın ‘Şeytanın Sözlüğü’ adlı kitabı, Cemal Atila tarafından Türkçe’ye çevrildi, Omega Yayınları da bu kitabı bastı. Satış fiyatı 10 YTL. Yani sürekli başucunuzda bulundurabileceğiniz bir kitap için gayet ucuz.

Laf salatasını kesip ana yemeğe yani kitaptan seçtiğim küçük maddelere geçelim. Uzun bir süre yatağımın başucunda veya kanepenin hemen yanında, uykum geldiğinde kitabı bırakıverdiğim noktada duracağına eminim.

*

Avukat: İşlerimizi kötü olarak yönetmesi için yasal olarak görevlendirdiğimiz ama kendimizin onu layıkıyla yanlış yönetme becerisine sahip olmadığımız kişi.

Bekar: Kadınların hálá denedikleri bir adam.

Beyefendi: Serserinin erkek olanı.

Boşanma: Savaşçıları birbirlerinden ayırarak onların uzun menzillerde savaşmalarına sebep olan bir borazan zırıltısı.

Cellat: Yaşlılığın yaratacağı tahribatları hafifletmek ve boğulma olasılıklarını en aza indirgemek için elinden geleni yapan kimse.

Cep: Vicdanın dürtü ve ölüm beşiği. Kadınlarda bu organ yoktur; bu yüzden güdüleri ve vicdanları olmadan hareket ederler.

Çatal: Ağırlıklı olarak ölü hayvanları ağza koymak için kullanılan bir alet.

Çıngıraklı yılan: Yere serilmiş kardeşimiz, Homo Ventrambulans.

Deli: Başkalarının deli olduğu fikrine saplanmış kişi.

Duyarlılık: Düşüncenin hastalıklı üvey kardeşi.

Duygu: Kalbin kafa üzerinde belirleyici olmasıyla ortaya çıkan tüketici bir hastalık.

Dürüst: İlişkilerinde bir engele takılan kimse.

Ekonomist: Özel (fakat özgün olmayan) bir yalancı türü.

Eşit: Bir başka şey kadar kötü olan.

Ev: Gidilecek son yer; sabaha kadar açık...

Gelin: Güzel bir mutluluk ihtimalini geride bırakan kadın.

İskele: Fırtınadan kaçan geminin gümrük memurlarınca darmaduman edildikleri bir yer.

İnsanlık: İnsan ırkı, toplu olarak, insansı şairler hariç.

Kamu: Yasama problemlerinde göz ardı edilebilir bir faktör.

Keman: Bir atın kuyruğunu bir kedinin sakatatlarına sürerek insan kulağını gıdıklayan bir müzik aleti.

Kıskançlık: Aşkın dikişli tarafı.

Korkak: Tehlikeli bir durumda bacaklarıyla düşünen kimse.

Mahrumiyet: Ortada şikayet edecek hiçbir şey olmaması.

Moda: Akıllıların hem alay ettikleri hem de boyun eğdikleri bir despot.

Oy: Özgür bir insanın kendisini bir aptala, ülkesini de bir harabeye çevirme gücünün aracı ve sembolü.

Oyun yazarı: Fransızcadan oyunları uyarlayan kimse.

Öğüt: Tedavüldeki en düşük madeni para birimi.

Politika: Şahsi menfaatler için halk ilişkilerinin düzene koyulması.

Serpieri’yi de severim ama Ben Milo Manara demiştim

Geçen hafta ‘Kadınları en güzel çizen adam’ diyerek Milo Manara’dan bahsetmiştim. Yazıda Milo Manara’nın Türkiye’de basılan çizgi roman albümünün kapağı görsel malzeme olarak kullanıldı. Fakat büyük kullanılan çizgiler Milo Manara’ya ait değildi. ‘Kimdi o yavru peki?’ diye soran olursa ‘Tabii ki Druuna’ydı’ derim.

Paolo Eleuteri Serpieri’nin Druuna’sı Türkiye’de de bir albüm olarak İthaki tarafından basılmıştı. Sansürlenerek basılması çizgi roman meraklılarının tepkisine yol açmıştı. Neyse işte, Serpieri’yi de severim ama bahsettiğim ‘güzel kadın çizeri’ Milo Manara’ydı. Bahane uydurmak saçma; düzeltir, özür dilerim.
Yazarın Tüm Yazıları