Paylaş
Podyuma çıkıp birbirine laf yetiştirecek olanlar umurumda değil.
Ama senin kendine dikkat etmeni isterim a benim parmağı boyalı, sandığı mühürlü seçmenim.
Geçmiş miting deneyimlerim ışığında sana bazı uyarılarda bulunmak isterim:
1- Atılacak çiçek veya promosyon öbeklerine karşı dikkatli ol seçmenim. İnşaat harcına çimento çuvalı savurur gibi savrulabiliyor çiçekler. Mesela Başbakan tek atışta yarım çelenklik çiçek salıyor ortama. Mitinge gidip kulağında karanfil sopasıyla dönmek de var. Uyarırım seçmenim.
2- Kolonlardan ve miting cazgırlarından uzak dur seçmenim. Yüksek ses ayrı mesele, beni asıl korkutan, aynı şarkıyı 17 kere filan dinlemekten kaynaklanacak ağır hasar. Düşünsene MHP mitingi deneyimi yaşamışsın ve rap/metal tarzı şarkı takılmış kafana atamıyorsun: Dur deeeeğ! Acırım sana seçmenim.
3- Kalabalık yerdir, cebe cüzdana dikkat et seçmenim. Miting ortamlarının “sövüşçüsü, muslukçusu, tırtıkçısı, cımbızcısı, lüpleyicisi, mangıra dikizcisi, hücumbotçusu” yani yankesicisi çok olur. Öyle miting gazına gelip “Amaan asgari ücreti kaptırsam ne olur, kişi başına 25 bin dolara yürüyoz gaari!” dersen yolunduğunla kalırsın. Bak referandum sırasında Ergun Babahan’ın telefonunu çarptılar, köşesinde isyankâr tavırlar sergiledi. Kıyamam sana seçmenim.
4- Önlere gitme, pankartın açığında dur seçmenim. Ön taraflarda Sergen Yalçın’ın tabiriyle “sıkıntı var” seçmenim. Sıkışma olur, hareketlilik olur; bir gölge bulursan açıklarda hemen sığınıver. Pankart meselesi de bizzat “kafama” geldi. Önümde pankart taşıyan eleman “köfte” çıkınca pankart omza yaptı arkasına bakmadan. Kafaya yedik haliyle sloganı. Şişkinlik yapıyor seçmenim.
İşi yanında baret, deprem çantası, çekme halatı taşıyacak kadar abartma tabii. Öyle “tam teçhizat, ful aksesuvar seçmen” hareketlerine gerek yok.
Ama dediklerimi hatırla, gaza gelme.
Hakaretlerde önce varsa çocuğunun, sonra kendi kulaklarını tıka.
İyi uçuşlar.
Yeah! (Bu ‘yeah!’ kısmını Sörvayvır Taner vurgusuyla söylüyoruz...)
Adana’dan önce Adana’dan sonra
GAZETECİ milleti için vatandaşın arasına dalıp “Uzatalım bileği abi, oy tahmini sallayacağız” demek zamanı geldi.
Bizim Hürriyet treni bu sene “Hürriyet hakkımızdır” sloganıyla 10 Mayıs-10 Haziran tarihleri arasında yine yollara düşüyor.
Bildiğim kadarıyla bu tam bir “seçim treni” projesi değil.
Ama madem tren seçim öncesi yollarda, biz de istediğimiz yerde binip istediğimiz yerde inebileceğiz; kendimize şehirlerden şehir beğendik.
Mehmet Yılmaz, İsmet Berkan ve Melis Alphan’la beraber Adana-Mersin’i kapattık.
Bu durumda Yılmaz ve Berkan’ın gustomatik hislerle hareket etmediklerine şahidim. Hatta ben de “Vururuz kebabın gözüne” demiş değilim!
Fakat bu kararı aldığımız toplantı sonrasında “Kim hangi ilde biniyor trene, kim hangi ilde iniyor?” şeklinde bir inceleme yapınca seyahati uzatmaya karar verdim.
Bütün mesele Adana-Mersin’in öncesine mi, sonrasına mı katılacağım, ona karar vermek.
Ya Elazığ-Muş-Tatvan’ı ekleyip Adana’ya varacağım ya da Mersin’den devam edip Konya-Afyon-Uşak yapacağım.
Hepsini birden yapıp işi dekatlona bağlamak da var ama zayıf ihtimal.
Yalçın Bayer’e sorsam “Ankara’dan bin 10 Haziran’a kadar inme” der, elime yüzlerce telefon numarası tutuşturur.
Ertuğrul Özkök veya Doğan Hızlan’a sorsam “Zeytinyağı ve şarap olan illerden şaşma” der.
Fatih Çekirge’ye sorsam “Ben İzmir’de treni şiir okuyarak rehin alacağım. Turgut Uyar ve Edip Cansever yüklenip bana katıl” der.
Uğur Cebeci’ye sorsam “Boş ver, gel seninle Seattle’a gidelim; ben uçak motoru bakarım sen plak ararsın” der.
Aaaah, ah! Rahmetli Huysuz İhtiyar (Ovuz Abi) yaşasaydı; “Televizyona kıran mı girdi; kap bir ufak rakıyla biraz lakerda, hemen bana gel” derdi.
Nabzını tut bekle Adana-Mersin. Öncesini sonrasını bilmiyorum, gelecek ay bu zamanlar geliyorum.
İsmet’le Mehmet Yılmaz da gözlerini karartmışlar, kebapçılarda ona göre tertibat alın; olur mu?
Paylaş