"Şarkıcı Faruk K. Orada Neler Oluyor programında 4,5 ay aşk yaşadığı Yeliz’den dayak yediği için ayrıldığını söyledi..."
Şöhreti amaçlayan bir erkek şarkıcının "kadın sevgilisinden dayak yediği için ayrıldığı" haberiyle ortaya çıkması enteresan.
Tam tersine alışığız da; bu biraz adamın köpeği ısırması gibi olmuş.
Konuyla ilgili demecini okudum:
"Yeliz çok zor bir kadın, iniş çıkışları var, çok uçlarda yaşıyor. Evde beni bir kez tartaklamıştı. Benim ona el kaldırmam mümkün değil..."
Buraya kadar gayet güzel.
Kadın şiddetine maruz kalmış, ezilmiş bir erkek... Buna rağmen kaba güce başvurmaması da takdir edilesi bir tavır. Ciddiyim.
*
Haberin devamı, Faruk K.’nın maruz kaldığı kötü muameleyi gözler önüne bir Bünyan, bir Ladik halısı gibi sermek üzereymiş meğer...
Okuyalım, işimiz ne?
"Bunu (tartaklamayı) sineye çektim ama asıl Osman isimli bir kedisi vardı, o beni sürekli ısırıp tırmalıyordu. Osman tırmaladı, Yeliz dövdü ne yapayım, dayanamadım ve ayrıldım..."
Vay Kedi Osman!
Sen git dağ gibi Faruk K.’yı hem ısır hem tırmala!
Böyle zulüm mü olurmuş?
Üzüldüm. Dert bastı bünyeyi.
Dar oldu dört duvar, efelendim:
"Güldünya Şarkıları gibi bir albüm, Faruk K. için de yapılmalı!.. Neredesiniz Tarkan, Mirkelam, Orhan Baba, Serdar Ortaç, Müslüm Baba, Ragga Oktay?.. Neredesiniz Duman, İbrahim Sadri, Erol Büyükburç, Fatih Erkoç, Asım Can Gündüz?.."
Sen de ağlama Faruk K. kardeş, biz onun patilerine pıt pıt vururuz.
Not: Zalim Kedi Osman kardeşime yaş mamalı selamlarımı sarkıtırım. Sanırım seni anlayabiliyorum.
Kolombo’nun ölüm haberi nasıl verilecek acaba
Peter Falk’a Alzheimer teşhisi konduğu duyuruldu.
80’i deviren Peter Falk, 1970’lerin popüler televizyon dizisi Komiser Kolombo sayesinde dünyanın tanıdığı ve sevdiği bir figüre dönüştü.
"Komiser Kolombo"nun bahsi açıldığında oturup dertlenen görmedim, herkes eğlenir, eski bölümleri hatırlamaya çalışılır, buruşuk pardesüsü hatırlanır vesaire.
Oysa John Cassavetes ve Ben Gazzara ile yaptığı harika işler vardır, sadece Komiser Kolombo değildir, güçlü bir karakter oyuncusudur.
Ama Kolombo kimliğinden hiç sıkılmadı.
Resim yapmaya meraklı olduğunu bilmezdim. Meğer hálá kara kalem Kolombo resimleri, kadın figürleri filan çizip adına hazırlanan web sayfasında satıyormuş.
Bu yazıyı yazmadan önce baktım resimlerine hatta.
Peter Falk Alzheimer olmuş.
Sevinilecek bir yanı yok.
Hayatımızı renklendirmiş, yaptıklarıyla en azından birkaç kuşak tarafından öyle veya böyle anılacak bir isim.
Alzheimer da adını her yıl daha sık duymaya başladığımız bir hastalık. Sanki hızla yayılıyor...
Ama işin beni rahatsız eden bir yanı var, değinmeden geçemem.
Bu haberi iyi takipçisi olduğum Posta’nın birinci sayfasından öğrendim.
Başlık aynen şöyleydi: "Kolombo bunadı..."
Yadırgadım ve yapılanı ayıp buldum.
Ne yani, Peter Falk hayata veda etse başlık yeri dar diye "Kolombo mort" diye mi verecekler?
Kurtun kocaması misali...
Metal şarkısı gibi yemek tarifi
Yeni evin mutfağı pişirme/taşırma işlerine daha uygun olunca mutfak faaliyeti biraz arttı.
Biraz yardım alarak, karabibere kuvvet (her yemeğe lezzet verir!) deneysel çalışmalar yapıyorum.
En büyük yardımcım kitaplar.
Kitaplar arasında favorim de "Sevim Tanör Hoca’nın Yemek Kitabı..."
4-5 yıl oldu çıkalı. Bildiğimiz veya benim gibilerin durumunda bildiğimizi zannettiğimiz yemeklerin tarifleri var.
Yıllarca öğrenci yetiştirmiş Sevim Tanör’ün tarifleri sade ve basit.
Bir de uydurmasyon isimli yemekler yerine klasikleri, klasik olarak anlatıyor.
Etli Sebze Yemekleri bölümü favorimdir. Etli Bamya diyorsun, 50-60 kelimelik nefis bir tarif.
*
Geçen hafta mutfakta kitap yordamıyla yemek macerasına giriştim.
Beklememi gerektiren bir süreç başlattığım için (su kaynatıyorum) ve kedinin yemek malzemelerine girişmesini engelleyebilmek için olay mahalini terk etmiyorum.
Kitabın pek bakmadığım sayfalarına yoğunlaştım.
Mesela sakatat!
Sakatatı severim fakat dışarıda yerim. Evde uğraşılacak bir iş değildir, tarifine de hiç ihtiyaç duymadım.
"Paça dondurması" ve "ciğer pudingi" tariflerini okumaya cesaret bile edemedim.
Fakat "death metal" ile uğraşan bir grup heavy metalci tarafından şarkı sözü olarak da kullanılabilecek "beyin sufle"ye takıldım.
Evet arkadaşlar, "beyin sufle" diye bir yemek var ve tarifinde şöyle cümleler yer alıyor:
"Zarları temizlenmiş beyinleri haşlayın ve iyice ezin. Kabak ve havucu da ezerek püre haline getirin, beşamel sosuna ekleyin...
...(Ezilmiş ve haşlanmış ve püreleşmiş beyinleri) Isıya dayanıklı ve iyice yağlanmış bir kaba boşaltın. Kalan peyniri üzerine serpin. Üzeri kızarınca fırından çıkararak servis yapın..."
Lezzetini bilemeyeceğim fakat yöntem epeyce vahşi geliyor kulağa.
Beyin işine girmişken başka neler varmış diye baktım:
"Ispanak püreli beyin... Beyin graten... Beyin lokması..."
"Etli Sebze Yemekleri oley!" diyerek, harika kitabın sakatat sayfalarından uzaklaştım.