Paylaş
Bu durumda rakip kalecinin hatasıyla henüz 4’üncü dakikada öne geçmek büyük bir nimetti. Ancak öne geçse bile moral olarak düzelememiş bir takımın ayakta kalması mümkün olmuyor.
Nitekim bir kaleci hatası da Galatasaray yaptı ve durum eşitleniverdi. İkinci yarı başlarken iki seçenek vardı sarı kırmızılı oyuncuların önünde. Ya kadere mahkum bir şekilde maça devam edecekti, ya da kara bahtını/kör talihini de değiştirmek için cebinde kalan tüm cephaneyi -artık ne kaldıysa! kullanacaktı.
Hızlı ve hırslı başladı ikinci yarıya Galatasaray. Gücü olmasa da, yeteneğini unutmuş gibi bir havası olsa da, iyi futbol oynamasa da maç kazanma azmi sergiledi.
Ve bu azim, şans ibresini lehine döndürmesi için yeterli oldu.
Büyük takımlar, köklü kulüpler her maçını şahane oynayarak kazanmaz. Bazen kim olduğunu hatırlaması ve kazanma arzusunu rakibe hissettirmesi bile yeterli olabilir.
Nefes aldırır ama
Zorlu Eskişehirspor deplasmanında da bu eski kural geçerlik kazandı.
Önce Arda Turan ve Mustafa Sarp’ın güzel pas organizasyonları sonunda rakip defansın gardı düştü, sonra şans ve takipçilik ikinci golü getirdi.
Galatasaray bir anda, 3 dakika içinde maçı koparıverdi.
Eskişehirspor maçında, bu sezon oynadığı kötü futbolda büyük bir gelişme, bir değişim yoktu aslında. Ancak “azim ve kararlılık” fark yarattı, zorlu bir maçı galibiyetle noktaladı.
Her derde ilaç olacak bir galibiyet değil elbette bu.
Ancak kaybedilse kopartacağı gürültüyü düşünürsek, uzun süredir kazandığı en önemli maç olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Bütün problemleri çözmez ama en azından durup nefes almayı sağlar.
Her şey bir yana artık 3 puanı var Galatasaray’ın ve öyle veya böyle 3 gol atarak 3 puan aldı.
En azından kağıt üzerinde çok iyi duruyor, öyle değil mi?!
BEĞENDİM
Eskişehir tribün bandosunu. genç hakemini.
BEĞENMEDİM
Es Es’in Rıza Çalımbay’ı istifaya çağırmasını.
DİKKAT
Batuhan Karadeniz bıçak sırtında bir karakter, dışlanmayı kaldıramaz.
Paylaş