Paylaş
Bir tür genetik kodlama değildir elbette bu “atarlanan” ruh hali; çok sakin, çok aklı başında gazeteciler de vardır ve elbette çoğunluktadır!
Mesleğe başladığım ilk günlerde hayatımın ilk “canlı yayın istifa!” olayıyla karşılaşmıştım.
İstifa eden “abi” –ki o yıllarda herkes abi, küçüğüz- bu kararını bağırarak ve hiçbir şekilde anlamadığım şu cümleyle duyurmuştu:
“Benim iki ceketim yok. Tek ceketim var. Onu alıp gidiyorum, tamam nı biiiiip biiiip biiiip!”
Daha sonra günlerce dalga geçilen çaylak konumuna düşmemi sağlayacak şu soruyu sormuştum:
“Ceket için mi kavga ettiler?”
Eskiler “Babıâli’nin Ceket Efsanesi”ni örneklerle anlattılar.
Meğer işten kaytarmak isteyen gazeteci, iki ceket takılırmış. İşe gelip masayı çalışıyormuş gibi dağıttıktan sonra, ceketi sandalyeye asıp “oradaymış” havası yaratırmış.
Bir de efsanenin “Ceketi alıp gitme” kısmı var ki; en güzel babalanma ve istifa yöntemi kabul edilir. Özetle “Kimseye müdanam olmaz; bir ceketim var, alır çıkarım kapıdan...” demektir.
*
“Alkol istifası” yaygındı Gazeteciler Cemiyeti’nde, Hıdır’ın barında ama ciddiye alınmazdı. Çoğunlukla “Öpüjem abi, sen istifa ediyorsan ben de ediyorum” diye konu kapanırdı.
Çok zarif istifalar gördüm, kimsenin kimseyi kırmadığı sıkıcı derecede asil ayrılışlar gördüm.
Ama kavgalı-gürültülü, uzlaşmaz çelişkili, arkadan konuşmalı, küfürlü-hakaretli istifalar da gördüm.
Bu sebepten istifayı gördüğüm anda tanırım; nasıl olmuş, kalp kırılmış mı, köprü atılmış mı vesaire vesaire...
Bütün bunların ışığı altında diyebilirim ki Erdoğan Bayraktar bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa etmemiş yalnızca.
Ya ne yapmış?
Masayı devirmiş...
İskemleye tekmeyi basmış...
Narayı basmış...
Ve hatta çıkışta da kapı yerine pencereden –hem de açmadan- çıkmış ve açıklama yapmış...
Mecazi olarak tabii...
Demiş ki: “Ben ve oğlum ve çalışma arkadaşlarım ‘sıyırayazıyorduk’ be usta!.. TOKİ’miz olacaktı...”
Demiş ki: “Ben bazıları gibi ‘Giderken şu demeçle gündemi dürtüp gerilimi de kapat gülüm, rahatlat beni uğraştırma’ emrine boyun eğmem...”
Demiş ki: “Ben önüme dayatılan bu istifayı hak ettiysem, imzası olan Başbakan da hak etti...”
*
Bu canlı ve heyecanlı istifanın ardından iktidarın kalemşorları artık kaydını “Gezi Fakültesi”ne mi yaparlar, “Faiz Lobisi Fakültesi”ne mi bilemem.
Bir de şunu bilemem...
Bayraktar’dan önce “Arkadaşlar nefretle buna o sebep diyor/Bir ben gerçeği biliyorum ve gizlice ağlıyorum/Onlar yanlış biliyor kimsenin suçu değil bu/Onun suçu değil bu, kader oyunu değil bu/Bu benim suçum” diyerek giden iki bakan, Güler ve Çağlayan...
Acaba bu iki eski bakan “Giderken demeçle gündemi dürtüp gerilimi kapat, rahatlat” sesinin işaret ettiği istikamette mi ilerlemiştir?
Gerilim kapanmazsa/azalmazsa/rahatlatmazsa ne olur?
Gol mü olur, ne olur?
Paylaş