Paylaş
“Ama bir elitistler var. Rakı sofralarında Türkiye’yi kurtarırlar. Bunlardan partiyi temizleyeceğim. Bunu herkes iyi bilsin. Bana çalışan adam lazım, rakı sofralarında konuşan adam değil...”
Bu sözleri sosyal medyada “rakı sofrası” üzerine epeyce klavye dövdürmüş millete anladığım kadarıyla.
CHP uzmanlık alanım değil ama sofra adabı bilen Oğuz Aral’dan Yücel Demirel’e, Süleyman Seba’dan Aytekin Hatipoğlu’na pek çok güzel insanla aynı sofrayı paylaşmışlığım vardır.
Öncelikle şunu belirteyim, parti meseleleri beni zerre kadar ilgilendirmiyor fakat Kılıçdaroğlu bir yerde haklı.
*
Yahya Kemal’in “İşrette keder bahsini açmaz bir rind/ İçmez beşerin zehri katılmış bâde” mısralarını düstur edinmiş biri zaten oturup CHP konuşmaz sofrada.
“Kalender kişi içki sofrasında üzüntülü, sıkıntılı konulara yer açmaz, insanoğlunun zehrini bulaştırmaz içkisine” manasına gelen bu mısraları “İşrette keder bahsi olmaz” diye kısaltarak (Hadsizlik işte!) yıllardır kullanırım.
“Hayatın dertleri zehir/ Bi 35’lik panzehir” diyerek ve çilingiri çağırıp sofrayı kurdurtarak muhabbete oturan dostların muhabbetinde ne işi var siyasetin?
*
Sadece siyaset mi?
Askerlik ve okul yılları hatıraları...
Zevzekçe yapılan eski/yeni sevgili muhabbetleri...
Futbol rekabeti, şarkı/türkü girişimi...
Medya başta olmak üzere işkollarıyla ilgili dedikodular...
‘Öpijiiim abicim’ savrulmaları...
Ve bilumum sululuk, kadehi bitirip (saygıdan) masadan palamarı çözmek için yeterlidir.
*
“Ya ne kaldı geriye birader!” mi dediniz?..
Aklı başında, sohbeti yerinde arkadaş(lar)la masaya gölgesi düşen karanfilden girip pîr-i mugan (meyhanesi) tarihinden çıkabilirsiniz.
Bu reddettiklerim de hayata dairdir elbette, ama sıkıntıları, abuklukları çıkarıp attığınızda geriye hayat ve hayal arasında kalan geniş bir alan kalır.
Muhabbetin hakkı da orada verilir.
Böyle gördük, böyle öğrendik.
Şerefinize...
Paylaş