Paylaş
Örnek vermek gerekirse: “Memo, Mükü, Ako...”
Bana ne aslında di mi?
Tanıştırılmadığım sürece mesele yok aslında.
Zamanla benimsediğim ve yıllardır kullanmaktan gerçek adı unuttuğum isim deformasyonu örnekleri de çok hayatımda: Topesto, Domat, Riko, Bat...
¡
Fakat birini tanıştırırken “Bu da bizim Mümü...” dediler mi -mesela-; “Neyin mü’sü? Mükmettin’in mi? Mümeyra mı? Mürkan mı?” diye soruyorum.
“Mükerrem... Kısaca Mümü....” diyorlar tepkimin ayılığı karşısında gerileyerek.
Veya “Bu Sibo, bu da Kanat” denildiği anda “Asıl adınız Sibel olmalı, Sibop değildir herhalde... Yani kısaltması aynı da.. Öhhö...” dememek için kendimle mücadeleye giriyorum ve bazen kaybediyorum!
*
Sosyal sorumluluk gereği konuyu toparlamak gerekiyor tabii böyle durumlarda:
“Bazen saçma kısaltmalar da olabiliyor... Mesela Müşmüş Amca vardı anneannemlerin sokağında. Adamın asıl adının Müşir olduğunu öğrenince şok geçirmiştim. Müşmüş Amca’nın adının gerçek hali kısaltmasından daha kısa... Biri 5 harf, biri 6 harf... Ha-ha!”
Malum... Çırpındıkça gömülen bir bahtsızın vaziyeti kurtarma cümleleri.
Cemo diyorlar mesela Cem’e. Deme kardeşim, uzatma Cem’i!
Cemal’in kısaltmasına da bulaşmış oluyorsun hem...
Mesela hanımefendinin adı Nadide, sen diyorsun Nadidoş!
Tekrarla bakayım kolaylaştırıyor musun, zorlaştırıyor musun?
Nadide... Nadidoş...
Karar veremedim ama farkındaysanız sinirlenmişim biraz...
*
Kısaltılmış ve şirinleştirilmiş isimlere ayar olmamın başlıca nedeni, samimiyet duvarına orantısız güç kullanarak girmesi.
Kafadan. Teklifsiz.
- Adınız nedir?
- Memo.
- (Düşünce balonu şeklinde...) Ben de bu durumda Kano mu olmalıyım?! Hay ikibin kunduz ve onların ikibin manitası!
- ...
- Pardon, ben de Kanat. Kısaltılmışı bu. Orijinali bilmek istemezsiniz çok uzun... Kanaderyenson-sıkıldımson gibi bir şey....
- ???
*
En temizi şu:
Ben tanışayım orijinal adıyla. Sonra bakayım kendimi hazır hissediyor muyum “Meto, Ütü, Bütü” demeye... Hazırsam derim.
Fakat yekten karşıma “Aliş” diye biri dikildi mi, “Ne o birader, az sonra uzun eşek teklif edecek bir samimiyet yayılmakta senden... Yanılıyor muyum koç!” pozisyonuna geçmek ve orada kalmak istiyorum.
Bir sosyal fobimle daha bu vesileyle yüzleşmiş oldum.
(NOT: DVD Oynatıcı konusunda yaşadığım küçük kabustan bahsettiğim yazıya cevaben pek çok yardım mail’i geldi. Genel eğilim şöyle: “Öğren kodu internet’ten, kır gitsin...” Böyle bir girişim neticesinde teknolojik bir felaket yaşama olasılığımı hesapladım, sonra ucuz ve takoz DVD’nin bedeliyle karşılaştırdım ve pozisyonu korumaya karar verdim. Arda kardeşim bir uğradığında Youtube’u kullanılır hale getirmişti, bir daha uğradığında DVD’yi halleder nasıl olsa. Sağolun tavsiyeler için...)
Paylaş