Paylaş
TLC’nin hazırladığı bir televizyon programı ve D Smart’taki Premium Smart’tan seyretmek mümkün.
Günümüzden 2200 yıl önce yaşamış olan Kartacalı Terentius seyretseydi herhalde “Ben demiştim”den öte yorum yapmazdı.
Sahi, ne demişti Kartacalı Terentius: “Homo sum, nihil a me alienum puto”, yani “İnsanım ben, insana dair hiçbir şey bana yabancı değildir...”
Program her bölümünde kendilerine veya kendileriyle aynı bağımlılıktan mustarip olanlara tuhaf gelmeyecek alışkanlıklara sahip kişileri konuk ediyor.
Nedir tuhaf bağımlılık? Örnek verirsem daha kolay anlaşılacak sanırım.
Mesela 55 yaşındaki Tom’un bisiklet bağımlılığı var. “Ne güzel işte, binsin bisiklete, hem de sağlıklı bir hareket...” demeyin peşinen.
Bisiklete binmek eminim güzel, şahane bir eylem. Fakat Tom için “Bisikletten inmiyor” demek daha doğru olur ki, problem de burada başlıyor.
25 yıldır bisiklet bağımlısı. Evde, dışarıda, hatta işyerinde bisiklete biniyor. Haftanın 7 günü, saatlerce pedal basıyor.
“Ne zararı olabilir?” noktasına dönersek, sürekli bisiklete binmenin neticesinde dik durmakta ve yürümekte zorluk çekiyor, yürümesi gerektiğinde şiddetli acıyla karşılaşıyor.
Tom’u aslında ayağınız alışsın diye ilk örnek olarak verdim, masum, zararsız bile görülebilir yine de.
Ama son derece zararlı bağımlılıkları olanlar da var.
Taş, toprak, cam yiyenler... Eşinin dostunun kanını rica minnet isteyip içenler, sabahları kahve yerine benzin veya deterjan türevlerini yudumlamadan güne başlayamayanlar...
Mesela Natasha adlı bir hanım kızımız normalde cildi güzelleştirmek için kullanılan kil maskelerden günde iki kutu yiyor.
Bunu çok normal buluyor, tadından çok hoşlandığını söylüyor. Ta ki erkek arkadaşı “Ya kil ya ben... Doktora gidiyoruz” diyene kadar...
Doktor, yaptığı tetkiklerde “şimdilik” herhangi bir zarar oluşmadığını söyledikten sonra devam etmesi durumunda başına gelebilecekleri sıralıyor: Sindirim sistemin bloke olabilir, kil ölümcül bakteri ve parazitler taşıyabilir...
Parazitten korkuyor nihayet Natasha ve sevdiklerinin de baskısıyla iki haftada bir kutu tüketir hale geliyor...
Evlerinde, burada saysam okuyucuların “kitlesel boyutta şakır şakır bayılacağı” kemirgenlerle yaşayan, onlara sarılmadan uyuyamayanlar mı ararsınız, yol kenarında bulduğu her ölü hayvanı mumyalamadan rahat edemeyen mi?..
Masum olanlar var... Mesela çocukluğundan beri yastığıyla gezen koca insanları Snoopy’deki battaniyesine bağlı çocuğa benzetip sempati duyabiliriz.
Ürkütücü olanlar var.... Bakınız kaybettiği eşini krematoryumdan
aldığı şekilde, yani kül olarak sürekli yanında taşıyan ve –sıkı durun demek kesmez, sıkı tutunun- arada sırada tadına bakın kadın...
“Akıl kuşu kafesten tamamen uçmuş” dedirtenler var... Kendisini bebek gibi gören, bebek gibi konuşan (örneklerine memleket kafe ve restoranlarında da rastlıyor, feci endişeleniyoruz aslında!) bebek gibi giyinen, bebek karyolasında uyuyan ve “Fiyuuuv, fiyt!” dedirtecek şekilde 24 saat altını bağlayarak gezen hanımefendi mesela...
“Vay sapık!” dedirtme ihtimali yüksek olanlar var. 4 yaşından beri balonlara tutulan 63 yaşındaki adam, kimini 20 yıldır sakladığı balonlarına karşı cinsel istek duyduğunu açıkladığında küçükdilimize hâkim olmaya çalışıyoruz...
Programda aklınıza gelecek ve çoğunlukla gelmeyecek bağımlılıklarla uğraşanları uzmanlarla görüşmeye ve tedavi olmaya teşvik ediyorlar.
Bağımlılığından vazgeçebilenler, ikna olanlar var elbette ama bir kısmı da “Dönmezem ben yolumdan” türküsü eşliğinde hayatına devam ediyor.
Benim açımdan durum daha kolay. “Yok artık deve!” dediğimde uzanıyorum kumandaya, ışınlanıyorum başka kanala...
Paylaş