Paylaş
“İzmir’de Toplum Yararına Program (TYP) kapsamında okullarda çalıştırmak üzere alınacak geçici işçiler arasında Roman vatandaşlarının bulunmaması tepkiye neden oldu. Konak’taki Ege Mahallesi Muhtarlığı önünde buluşan Roman vatandaşlar, kendilerinin dışlandıklarını öne sürdü...”
Toplum Yararına Program (TYP) nedir, önce ona bakalım mı?
İŞKUR, web sayfasında şöyle tanıtıyor programı:
“İşsizliğin yoğun olduğu dönemlerde veya yerlerde doğrudan veya yüklenici eli ile toplum yararına bir iş ya da hizmetin gerçekleştirilmesi yoluyla özellikle istihdamında zorluk çekilen işsizlerin çalışma alışkanlık ve disiplininden uzaklaşmalarını engelleyerek işgücü piyasasına uyumlarını gerçekleştirmek ve bunlara geçici gelir desteği sağlamak amacıyla İŞKUR tarafından uygulanan programlardır...”
Kâğıt üzerinde pek afili, çok faydalı duran program özetle “dezavantajlı gruplara” istihdam imkânı yaratmayı amaçlıyor.
Yazının bu noktasında ayağa kalkıyorum, üşenmeyip ceket giyiyorum, önünü ilikliyorum ve çılgınca alkışlıyorum.
Ancak malumunuz, kâğıt üzerindeki şıklık uygulamada yerini en fenasından bir rüküşlüğe bırakabiliyor.
Haberin detaylarına girdiğimizde rüküşlük, adam kayırmacılık, torpil, “benim adamımcılık”, “Bana oy veren çok yaşasın, diğerleri avuçlarını yalasıncılık” paçalardan akmaya başlıyor.
Toplanan Roman vatandaşlar işe alımlarda iktidar partisinin yerel yönetiminde hazırlanan listelerin kabul edildiğini, kendilerinin dışlandıklarını, bir nevi cezalandırıldıklarını söylüyorlar.
TYP’de öncelik dezavantajlı gruplarda, kadınlarda, engellilerde ve eski mahkûmlarda olmalı, İŞKUR’un web sayfası böyle buyuruyor.
Ama gelin görün ki Roman nüfusun yoğun olduğu mahallelerin muhtarlarından yollanan listelerden 1 tek kişiye bile iş verilmiyor.
Ege Mahallesi Muhtarı Kemal Ersun “Hemen yanı başımızdaki ilkokula Çiğli ve Gaziemir’den insanlar getirilip yerleştirilmiştir. İş başvurusu kabul edilmeyen insanlar arasında eski mahkûm ve mahkûm eşleri de bulunmaktadır...” diyor.
Göz göre göre hakkı yenilen Romanlar açısından bu haksızlık, bu ayrımcılık ne yazık ki “şok gelişme” değil.
Eğitimden sağlığa, barınmadan istihdama her alanda ötelenen, hor görülen, sosyal dışlanma ile hayatın her alanında karşılaşan Romanlar, Domlar, Lomlar için ne iş kanunu çalışır, ne ILO sözleşmesi...
Göbek atarken, nutuk çekerken, kafa düzlerken “İlle de roman olsun” denir, iş temel insan haklarına geldiğinde sözler “İlle de Roman olmasın”a dönüverir.
Bu hiç değişmez, biz de seyrederiz...
Paylaş