Paylaş
ORTAM hakikaten normal insan işi değil.
Topesto ‘‘İkinci Bahar’’ yedeklemiş, videodan eski bölümlerini seyrediyor.
Biz sinirleniyoruz diye kulaklıkla seyrediyor. Hani bu kablosuz kulaklıklar var ya, işte onlardan takmış.
Komik gözüküyor.
Onun bu sarsıcı hali yetmezmiş gibi, Riko da kendi icadı olan ‘‘Geniş Yatma’’da rekor denemesi yapıyor.
‘‘Geniş Yatma’’ şöyle bir şey...
Sehpayı filan kaldırıp geniş bir alan elde ediyor önce.
Sonra sırtüstü yere uzanıyor. Kollarını, bacaklarını filan esnetebildiği kadar esnetmeye başlıyor.
Bu arada parmaklarını filan da uzatabildiği kadar uzatıyor.
Yerde esneyebileceği en üst noktaya kadar esnemeye çalışıyor.
Ve her gösterisinin sonunda da şöyle sakat bir hareket yapıyor:
Ellerini göbeğinin üstüne götürüp kendini mıncıklamaya ve ‘‘Aaaah, aaaaah!’’ diye bağırarak çırpınmaya başlıyor.
Ve bunu her yaptığında ‘‘Ne yapıyorsun Riko?’’ diye sormamızı istiyor.
Soruyoruz, cevap veriyor: ‘‘Acılı Adana taklidi yapıyorum!’’
Hasta herif işte, n'olacak!
Bu arada benim yaptığım da pek normal bir iş değil aslında.
‘‘Scandinavian Phrase Book’’ diye bir kitap aldım, yüksek sesle onu okuyorum.
İngilizce cümleler ve bu cümlelerin Danca, Fince ve İsveççe karşılıkları var kitapta.
Yüksek sesle onları tekrarlıyorum.
Arada bir Riko ‘‘Usta ne dedin şimdi sen?’’ diyor.
‘‘Şu ana kadar sırasıyla, 'Bavulumu kaybettim...', 'Portakal çok pahalı...', 'Bir çatal lütfen...' dedim’’ diyorum.
‘‘İyiymiş bu Danca yahu’’ diyor...
‘‘İyi’’ diyorum.
* * *
Dışarı çıkacağız fakat Topesto'nun ‘‘İkinci Bahar’’ kürü bir türlü bitmiyor.
Turşunun derdi belli.
‘‘İkinci Bahar’’ı herkes, ama özellikle kadınlar aşkla seyrediyor ya; ‘‘Baba bu diziyi çözersem kadınları da çözerim’’ diyor.
Riko terbiyesizi sırıtarak, ‘‘Sempatik psikolog Jülide Sevim'in kitabı çıkmış, onu oku. Aşk filan da var içinde’’ diyor.
Fakat Topesto varını yoğunu ‘‘İkinci Bahar’’ tahliline yatırmış.
Bir 'profiler' hassasiyetiyle, durdurup, geri alıp filan seyrediyor.
Nafile tepiniyor biliyoruz, fakat bunu da yaşasın.
* * *
Topesto'dan kısa vadede tepki alamayacağımız belli olunca sessizce dağılma kararı alıyoruz.
Ben bir tür umutsuz aşk vakasına dönüşen Pekos Bill arama turuma çıkıyorum.
İşin ilginç yanı kendim için de aramıyorum...
Bir gün Pekos Bill bulursam, içimdeki boşluğu nasıl doldururum diye düşünürek Anabala Han'a giriyorum.
Ve üç aylık macera sona eriyor.
Aradığımı buluyorum: Bir fasikül Pekos Bill!
Pekos vitrinde, dükkanın ışıkları yanıyor, yani bir hayat belirtisi var fakat içerde kimse yok.
Bir tur atıp yine geliyorum, yine kapalı.
Üçüncü turda dükkanda evrim yaşanıyor ve ilk insan görülüyor.
‘‘Ne kadar oluyor bu Pekos Bill?’’ diyorum.
Cevap biraz uçuk: 5 milyon...
Gözüme kendim için aradığım Korku fasikülleri çarpıyor.
30 tanesi 35 milyonmuş.
Hemen cüzdana davranmama kararı alıyorum ve teşekkür edip çıkıyorum.
15 dakika sonra dünyanın bütün sırlarını çözmüş bir sahaf arkadaşa durumu anlatıyorum.
‘‘Fiyat iyiymiş. Çok filan değil. Bu çizgi roman işleri, eski kitabı filan sildi geçti. Pekos Bill'in tam serisine ne kadar istiyorlar biliyor musun? Tam 2 milyar’’ diyor.
Bizim gibi kafayı selülozla bozmuş bir başka arkadaş da 2 milyar rakamını doğruluyor.
Dönüp Pekos Bill fasikülünü almaya karar veriyorum.
Fakat dükkan kapalı...
Siz bu satırları okurken (En sevdiğim kalıplardan biridir bu da yani), ben büyük ihtimal Pekos'u elde etmiş olacağım.
Ama siz yine de bana başarılar dileyin...
katkaya@hurriyet.com.tr
Paylaş