Paylaş
1925-1962 arasında ülkemizde görev yapan Amerikalı diplomatların Türkiye’deki basın sektörüyle ilgili hazırladıkları raporlardan derlenen kitapta hem tek parti döneminin, hem Demokrat Parti iktidarının, hem de 27 Mayıs sonrası ilk günlerin basın panoraması var.
Rüzgârın estiği yöne doğru teknesini toparlayanlara, her devrin adamı veya her devrin muhalifi olanlara, “Babıâli efsanesi” diye tanıtılan bazı sahtekârlara ait ilginç bilgiler içeriyor kitap.
Yıllara göre tirajların durumu, gazete maliyetleri, ilan pastası payları vesaire de cabası.
*
Geçen sene Star gazetesinin Necip Fazıl Kısakürek’in Büyük Doğu’sunun tıpkıbasımlarını vermeye başlaması üzerine hazırladığım “Necip Fazıl” yazısı için bu kitaptaki bir rapordan da faydalanmıştım:
“Konsolos Donald B. Carter’ın bugün ‘Wikileaks veya Stratfor evrakı muamelesi’ görecek 15 Temmuz 1952 tarihli raporunda ‘Yeni Büyük Doğu’ ve Necip Fazıl’ı değerlendirdiği bölümde şöyle ifadeler var:
‘Muhafazakâr ve fanatik Müslüman çizgideki bu gazete önceleri aylık ve haftalık olarak da yayınlanmıştı. Son 6 haftadır dikkat çekici şekilde Demokrat Parti’ye olmasa da lideri Adnan Menderes’e yönelik övgüler vardır. (Ekteki Necip Fazıl makalesinden) Anlaşılıyor ki yazar, Başbakan’a yönelik bu direkt övgüler sayesinde daha önce olduğu gibi gazetesinin kapatılmasına engel olabileceğini düşünüyor.’”
*
Dünkü Habertürk gazetesinde Abdullah Kılıç imzasıyla ve “Necip Fazıl’dan Menderes’e yalvaran mektuplar” başlığıyla yayınlanan haber durumun çok daha hazin, vahim, ibretlik olduğunu ortaya koydu. Haber, merhum Başbakan Menderes’in Yassıada’da yargılanması sırasında delil kabul edilen “kahverengi bavul”dan çıkan mektupları gün ışığına çıkarıyordu.
Menderes, kendisinden maddi talepte bulunan gazeteci ve yazarların mektuplarının saklanmasını istemiş müsteşarı Ahmet Salih Korur’dan, o da “kahverengi bavul”da saklamış.
Kimler yok ki mektup yazanlar arasında...
Necip Fazıl’dan başlayıp Peyami Safa, Yahya Kemal Beyatlı, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Cemal Kutay, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Mesut Cemil Bey, Yusuf Ziya Ortaç ve ressam İbrahim Çallı’ya kadar uzanıyor liste.
Fakat en çarpıcı olanlar kesinlikle Necip Fazıl’dan. “Yeni nesil mühendisliği”nin “ideolocya örgüsü”nün en kuvvetli düğümü olarak yüceltilen Necip Fazıl’ın mektuplarına bir bakalım...
*
“Müsteşar Bey’den 2500 lira ve ‘Mecmuanı çıkar da görelim ve sonra yardım edelim’ cevabı aldım. İlk defa bir itimatsızlık sezer gibiyim. Ben parayı alır da mecmuayı mı çıkarmam veya çıkarırım da uygunsuz bir istikamet mi tutarım? Ben ki her şeyi uğrunuza riske etmiş, her defa mükemmel eseri vermiş ve bu kadar tecrübe ve çileden geçmiş bir adamım. Şahsım, kalbim ve kalemim her türlü teminatın üzerindedir.” (26 Aralık 1956)
“Benim yaptığımı yapanlara hükümetler ve rejimler servetlerini ve nimetlerini yağdırır. Bütün bunlara karşı 15 bin lira zarar çarpıtılmış ve daha nice kasıt ve sabotaja karşı yalnız bırakılmış olarak sürünmekteyim. Haftalardır Ankara’nın bu hücra ve münzevi otelinde cinnet buhranları içinde çırpınmaktayım. Bütün istediğim zarara birkaç bin zamla 20 bin lira temininden ibarettir.”
“Reklam ve sair ihtiyaçlarım için 10 bin lira lütfedilirse... Ayda 6 bin lire tahsis olunursa... Akis, Kim, Form gibi mecmuacıklarla bütün muhalefet matbuatını saf fikirle çürütücü, muazzam bir içtimai ve edebi, ideoloji, bina edici kaalara ve yüreklere nüfuz edici bir mecmua kuracağıma emin olunabilir. Bu da olmazsa tam altı aydır bir tek yardım görmeyen beni vazife günüme kadar her ay muayyen ve mukarrer bir mikyas altında kurmaktan ve göz yaşları içende yalnız ibadet ve mücerret eserler kaleme almaya terk etmekten başka iş kalmaz.” (14 Haziran 1958)
*
Diğerlerinin de Necip Fazıl’dan farkı yok.
Bir “arabacık” almak için 2 bin dolar isterken mektubunu “Kırılıyorum ama darılamıyorum” diye bitiren Yusuf Ziya Ortaç... Eşini yurtdışına tedaviye götürmek için “münasip bir kanaldan” yapılacak döviz ödemesi isteyen Peyami Safa...
1954 seçimleri sonuçlanana kadar muhalefete muhalefet etmek amacıyla Akbaba’yı yayınlamak ve kalemini “Bu hizmet için kullanmaya hazırdır” diyerek tanıtan, maddi destek isteyen Orhan Seyfi Orhon...
*
İkbal ırmaklarının maddi kazançlara doğru akarken arkasında ileride muhakkak ortaya çıkacak bir kir tabakası, bir itibar tortusu da bıraktığına dair ne kadar ibretlik bir manzara.
Şeytan kulağına kurşun; kulaklara küpe...
(*) Rıfat N. Bali, “An Overview of The Turkish Press Through The Reports of American Diplomats 1925-1962, Libra Kitap, 2011)
Paylaş