Hay cehennem alevleri Teks renklenmiş ahbap

Çok kahramanlar gelip geçti ama Pekos Bill ve Teks (Tex) Willer’in yeri değişmedi benim için. Çizgi roman meraklıları, Oğlak’ın Maceraperest Çizgiler serisi kapsamında yayınlanan battal boy "Tex" ciltlerini bilir.

Farklı ustalar tarafından çizilen ve her Teks meraklısının gözdesi olan bu albümlerin 15’incisi geçtiğimiz günlerde çok havalı bir şekilde satışa sunuldu.

Yazan Nizzi, çizen Joe Kubert. Diğer ciltlerden ve diğer Teks maceralarından farklı bir Teks var "Yalnız Atlı!" adlı macerada.

Maceranın farkı, Teks’in yalnız olması. Oğlu ve silah arkadaşları yok bu macerada. Bunun sebebi de maceranın Teks’i tanımayan ABD’de de yayınlanacak olması.

Yancı kahramanların da katılması durumunda yeni hedef kitlenin kafası karışabilir diye yalnız kovboya indirgenmiş Teks Abi.

Albümün bir diğer farkı ise kalın kapaklı cilte sahip olması ve renkli basılması.

Daha önce Zagor’un renkli sayısı basılmıştı, tuhaf gelmişti. Teksas ve Tommiks’in, hatta Conan’ın renkli baskılarını bile yadırgamıştım.

Ancak bu renkli Teks bünyeyi bozmadı.

Teks Abi’nin yüzüne renk gelmiş arkadaşlar. Meraklısı kaçırmasın.

Hey ahbap, sana sesleniyorum. Hay cehennem alevleri, duymuyor musun?..

Partinin VIP bölgesinde headbang yapma isteği

Türkiye’nin bir numaralı gençlik dergisi Blue Jean’in 20’nci yaşını kutlamak için Beyoğlu’nun rock istasyonlarından Balans’tayız.

Blue Jean’in 20 yıldır yayınlanması ve bizzat ’genç irisi’ haline gelmesi yeterince titretiyor insanı. Balans’ın duvarlarında eski Blue Jean sayılarının kapakları asılı.

Prenses Stephanie kapaklı sayıya ilişiyor gözüm.

1987! Yapma be abi, o kadar oldu mu?..

Blue Jean’in çıktığı sıralarda, ben de Hey Dergisi’nde liseden üniversiteye geçiş aşamasında tıfıl bir çevirmen olarak çalışmaya başlamıştım.

Bizim güzel Hey dergimizin yanında posterleriyle, çıkartmalarıyla, pırıl pırıl baskısıyla öyle havalı duruyordu ki namussuz Blue Jean.

İçimde bugün de azalmamış olan Hey sevgisine rağmen Blue Jean’den, sonumuzu hazırlayan dergiden bir türlü nefret edemedim. Bunun ilk sebebi dergiyi hazırlayanların işlerini iyi yapıyor olmasıydı. İkinci ve daha mühim sebep ise dergiyi hazırlayan ekipte her zaman arkadaşlarımın bulunmasıydı.

*

Balans’ın kapısında kolumuza üzerinde "Blue Jean VIP" yazan turuncu bileklikler taktılar. Bu bileklikle partinin VIP bölümüne geçmek, orada takılmak mümkün oluyor.

VIP denildiğinde cevaben "Bip!" diyenlerdenim. Bünyem kaldırmaz, rahatsız olurum, sevmem böyle şeyleri.

Fakat Blue Jean partisinin VIP bölümünde takılan kitleye şöyle bir bakınca, 20 yılın çeşitli dönemlerinde yolumun kesiştiği insanları, yolumun hiç ayrı düşmediği arkadaşlarımı görünce hafiften bir rahatlık geldi üstüme.

Eski tayfadan kimileri göbek biriktirmiş. Ama çoğunda uzun saç durmakta. Başka hiçbir VIP alanında rastlayamayacağınız kadar çok uzun saçlı tip var ortalıkta.

*

Yüksek Sadakat, Manga, Çilekeş, Harun Tekin, Aylin Aslım’dan canlı müzik ve VIP bilekliği sayesinde bedava içki. Her rockçı’nın rüyası!

Blue Jean partisinde rock kitlesinin ağırlığı Şafak Ongan’ın da dikkatini çekmiş. "Usta" diyor kulağıma eğilerek "Ben bir Hepsi beklerdim açıkçası..."

"Üzülme kardeşim, belki üstünden bir kuş geçer" diyorum ben de, gülüyoruz bu kötü espriye.

O sırada "Belki Üstümüzden Bir Kuş Geçer" ile çok popüler olan Yüksek Sadakat’ten Kutlu geçiyor yanımızdan.

Kutlu, bizim şebekenin eski elemanlarından. Hatta Riko’nun lise arkadaşı. Ayak üstü laflıyoruz. Arkasından eşi gelmekte. "Fıstık, bu adam bu yaşta rock yıldızı oldu, ne diyorsun?" diyorum.

"Sorma, sorma, sorma..." diyor.

Mor ve Ötesi’nden Harun, kendi plak şirketlerini kurduklarını söylüyor. Sanki bana "Gel sana albüm yapalım" demiş gibi seviniyorum.

24’ünde Yeni Melek’teki Mor ve Ötesi konserine bizzat solistten yer ayırtıyorum. Çok havalı geliyor bu durum.

Melis (Danişmend) albümün hazır olduğunu söylüyor. Plak şirketleriyle görüşme aşamasındalar. Yani en sıkıcı dönem. Mojo’dan "Spitney Beers"ı bilenler çıkar. Grubun ismini "Üçnoktabir" olarak değiştirdiler, biliyorsunuz değil mi?..

*

Levent ve dövmeleri yaklaşıyor yanıma. Hızlı zamanlarımızda Roxy’den çıkıp kahvaltıya gitmişliğimiz vardır. Yeni açtığı yere hálá gelmediğimi söylüyor.

"Artık canım bira isterse koltuktan kalkıp buzdolabına gidiyorum" diyorum, sadece eski tüfeklerin çözebileceği bir "Hadi len!" bakışı fırlatıyor. En kısa zamanda beraber dağıtma sözü veriyoruz birbirimize.

Bir arkadaşım cep telefonundan bebeğinin fotoğrafını gösterirken, ekranla arama bir kol giriyor! Riko gelmiş bilekliğini gösteriyor bana.

Bilekliğin görevlilerden gördüğü saygı (Özellikle barmenin para istemeden servis yapması) çok hoşuna gitmiş.

Cep telefonunun ekranına kafayı uzatıp bakıyor ve "Kim ulen bu tatlı şey?" diyor. "Henüz kendisi de bilmiyor. Bebek o!" diyorum, "Hehe, çok komik!" diyor.

Bu arada Yüksek Sadakat sahneden indi. DJ veriyor Metallica’yı bünyeye.

Bir partinin VIP bölümünde "Whereever I May Roam" eşliğinde "headbang" (kafa sallama) isteği yükseliyor içimden.

Hatta durduğum yerde hafiften dingildediğimi fark ediyorum, komik geliyor bu durum ve kendi kendime gülüyorum.

*

Sedat Abi (Ergin), "Niye manasızca sırıtarak kafa sallıyorsun çekirge?" gibilerden yüzüme bakıyor ve "Çıkıyorum, istersen seni de atayım" diyor.

Bir rock partisine "normalde" katılacağım saatte çıkıyorum. "Normalde" günlerinin biraz geride kaldığına işaret bu galiba...

Yoksa normalde Balans’ı kapatmamız, üstüne birkaç bar gezip kesmezse evde partiye devam etmemiz, sabaha karşı ertesi gün pişmanlık dalgası şeklinde üzerimize gelecek Kızılkayalar hamburgeri, Mersin tantunisi veya Bambi dilli kaşarlısı yememiz gerekirdi.

Sedat Abi otomobile binince yekten Leonard Cohen’in "Best of" albümünü yüklüyor güzel müzik sistemine.

Leonard Abi’den uykudan önce şarkılarıyla sessizce, "olay çıkartmadan" dağılıyoruz.

Blue Jean 20 yaşında ha? O kadar oldu mu be abi?..
Yazarın Tüm Yazıları