Cüneyt Arkın’ın bizimkine paralel bir başka evrende; Battal Gazi (veya Malkoçoğlu) olarak atı ve kılıcıyla kale kale gezip bir takım prenslere balans ayarı çektiğine kalpten inandığım yıllardayız.
Pangaltı İnci sineması çıkışında, bizi de "Battal Gazi’nin Oğlu" filmine götürmek gibi büyük bir güzellik yapmış abilerin "Nı ho ho! Uçak geçti oğlum arkadan... Elemanı gördün mü, saat vardı kolunda pu ha ha!" şeklinde bir eğlence ortamı yarattıklarını fark ediyorum. Tıpkı bugün de olduğu gibi yayını uydudan alan (şapşalın kibarcası) bir yapıda olduğumdan, Cüneyt Arkın ve filmle dalga geçtiklerini anlamam için Şişli Kent Sineması’nın önüne kadar yürümem gerekiyor.
Cüneyt Arkın’la dalga geçilmesi çok ağırıma gidiyor tabii. Fakat yaş ve bilgi birikimi itibariyle "Düdük gibi konuşmayın. Filmin yönetmeni Natuk Baytan, havaalanında kule görevlisi mi? Ne bilsin Cüneyt Arkın’ın Bilal İnci şahsiyetinde tüm Batı medeniyetini geçici bir süre için de olsa dümdüz ettiği esnada uçak geçeceğini" diyecek durumum yok.
"Bir hatadır olmuş işte.." deyip geçiyorum.
Aslında Cüneyt Arkın filminde kol saati gözükmesine hata demek de yanlış. Ona hata diyeceksek, çok affedersiniz İbrahim Tatlıses’in bir filminde yaşanan peştamal kazasına ne diyeceğiz? İnsanlık suçu mu?
Bilmeyenler için hatırlatayım; İbrahim Tatlıses’in bir filminde hamamda arbede çıkıyordu. Tatlıses de role kendini fazlaca kaptırdığından, peştamal dekoltesini kontrol edemiyordu. Neyse, çocuklar da okuyor, bu kadar detay yeter!..
*
Ben hap kadarken "Bir hatadır olmuş işte" demiş, bir yerde yaşımdan beklenmedik bir olgunluk sergilemişim ama Jon Sandys adlı arkadaş film hatalarını vazife edinmiş kendine ve oturup "Movie Mistakes/ Film Hataları" diye kitap yazmış. Geçen hafta Beyoğlu’nda, Pandora’da rastlayıp aldım. Bendeki "genişletilmiş ve gözden geçirilmiş" dördüncü baskı. Aslında Jon Sandys denilen ve okul yıllarında sağlam bir ispiyoncu olduğu yolunda ciddi ciddi şüphe beslediğim şahıs bundan 10 yıl önce, henüz 17 yaşındayken girmiş bu işe. İnternet üzerinde herkesin bir şey yaptığını, kendisinin de eğlenceli bir site kurabileceğini düşünmüş ve www.moviemistakes.com adlı sayfayı başlatmış.
Bugün 4 bin film hakkında 40 bin madde içeren site 1999’da günde 800 "hit" almaya başlamış. Reuters’ın siteyle ilgili bir haberinin ardından hadise kelimenin tam anlamıyla patlamış. Geçtiğimiz yıl ocak ayında bir günde 140 bin hit alarak rekor kırmış. Ne rekoru kırmış peki? Bilmiyorum aslında, herhalde kendi rekorunu kırmıştır yine...
*
300 küsur sayfalık kitabı okurken sık sık ayağa fırlayıp "Şimdi de gülsenize Battal Gazi’deki kol saatine... Şimdi de gülsenize laaaaaayn!" diye bağırmamak için kendimi zor tuttum. Kitabı bitirdiğimde film hatalarının düşük bütçelerden veya deneyimsiz prodüksiyon ekiplerinden değil, hepimizin çok yakından bildiği bir faktörden kaynaklandığından emindim: İnsan faktörü. Filmler de neticede kul yapısı arkadaşlar ve Orhan Gencebay’ın son derece yerinde tespiti sayesinde hepimiz biliyoruz ki "Hatasız kul olmaz/ Hatamla sev beni..."
*
"Tıraşı kes de örnek ver birader" diyenleri terbiyeye davet ettikten sonra, kimi meşhur, kimi az bilinen hatalardan örnekler vermeye geçebiliriz.
DONU GÖZÜKEN TRUVALI
Troy filminde Achilles, sahile çıkarma yapan ekibin başında Apollo tapınağına doğru koşuyor. Bu arada karşısına çıkan insan evlatlarına da "Bunun da bir anası babası var" demeden ekleştiriyor. Dürttüğü Truvalılardan biri "Hay senin gibi düşmanı kuş gribi götürsün, ayı!" diyerek düşerken, çok affedersiniz, donu gözüküyor. "Antik çağ savaşçılarının popolarına giyecek donları yoktu" şeklinde bir iddiayla bilim dünyasını sarsmak istemem ama herhalde boxer de giymiyorlardı di mi?
KAFAYA DİKKAT
Star Wars’da R2-D2 ile kader ortağı C-3PO odada saklanmakta. Darth Vader’in beyaz kostümlü askerleri de bunları aramakta. Odaya girerlerken -ekranın sağına bakıyorsunuz- elemanlardan biri kafayı kapıya zodonk diye geçiriyor. İnsanın içi acıyor, öyle böyle koymuyor kafayı...
UÇAĞIN PLAKA ALALIM
Uçağın plakası olmaz, biz de biliyoruz. Ama plaka daha kısa diye öyle yazdım. Neyse... Terminatör 3’te John ve Catherine hangardalar. Cessna uçağın kuyruk bölümünde N3035C yazmakta. Uçak havalanıyor, kuyruk numarası N9373F oluyor. "Hiiiii, n’apıcaz?" diye korkmayın (!), inince numara tekrar N3035C oluyor.
RIDLEY, EL SALLA
Film çekiminde kullanılan teknik ekipmanların ve kamera arkası ekibin kazara gözükmeleri, en sık rastlanan film hatası. Blade Runner’ın sonunda (Ne güzel filmdir) Deckard, Batty’nin peşinden giderken yönetmen Ridley Scott ve bir elemanın gölgeleri filme sızar. Yönetmenin gölgesi olduğunu nereden biliyoruz. Bilmem, ben bu Jon Sandys’in yalancısıyım.
HUGH’UN KEMER SORUNU
Noting Hill’de Hugh Grant kemerli bir pantolonla görülüyor. Grant, portakal suyu almak için dükkana girdiğinde kemer kayboluyor, dışarı çıkınca geri geliyor. Bu kılık kıyafetteki devamlılık hataları, en sık rastlanan hatalardan biri. Top Gun’da da Maverick’i omuza alıp havaya kaldırırlarken gözlüğü filan yok. Fakat aşağı indiğinde gözlüğü var. Bu konuda örnek çok, meraklısı web sayfasını ziyaret etsin derim...
BİR ÖYLE BİR BÖYLE
Pulp Fiction’ın başında Amanda Plummer "...every last mother f...in’ one of you" diye bağırıyor. Filmin finalinde aynı sahne yine verilir ya, işte orada "every last one of you motherf...ers!" diye bağırıyor. Hiç dikkat etmemiştim bak ben buna...
TAZELEYELİM KEVİN’CİĞİM American Beauty’de Kevin Spacey blender’dan bir şey içiyor. Ama blender’ın önce yarısı dolu, sonra dörtte üçü, sonra yine yarısı... Bu yiyecek içecek sahnelerinde çok olan hatalara tipik bir örnek.
TELEFON OLMAMIŞ
Bruce Willis, Die Hard II’de Washington Dulles havaalanında, üzerinde "Pacific Bell" yazan bir telefonu kullanıyor. Çok saçma, çünkü Pacific Bell, West Coast’ta faaliyet gösteriyor...
ELLER DÜZELMİŞ BAKIYORUM
Kill Bill 2’de Uma Thurman’ın meşhur tabuttan çıkma sahnesini hatırlayalım. Tabut kapağına zaba zuba vuruyor ve haliyle elleri yara bere içinde kalıyor, kanıyor... Fakat tabuttan çıkıp hemen yakındaki restorana girip su istediğinde, ellerinde yaradan bereden iz yok. Daha üstünden -dağlara, taşlara- mezar toprağı dökülürken nasıl iyileşiyor o eller öyle?..
*
Daha önce de belirttiğim gibi, hatalara takılmak pek iyi bir fikir değil. Filme odaklanmak, hatalara hiç takılmamak lazım. Jon Sandys, bulduğu hataları paylaştığı insanların da kafayı film hatalarıyla kırmaya başladıklarından söz ediyor.
Hata bulacağım diye filmin canına okumayın, "Hatadır, olur böyle şeyler" deyin ve geçin bence de. Filmin tadını kaçırmaya değmez...