Hamsi kapama hadisesi

GEÇEN hafta sevdiğimiz bir biraderimiz aradı ve bir konuda yardımcı olup olamayacağımızı sordu. Şimdi böyle yazınca, çek-senet işleriyle uğraşıyor gibi oldu ya, her neyse.

Arkadaşın derdi şuydu: Manital bir vaziyeti varmış. Kıza klasiklerden ‘‘Küçük ama sevimli bir yer biliyorum’’ muhabbeti yapmış.

Fakat, küçük ama sevimli bir yer bilmiyor. Bildiği bütün yerler, hakikaten büyük ve de sevimsiz.

Bizim de öyle bir uzmanlık alanımız yok aslında da, bundan daha fazla biliyoruz bu işleri.

‘‘Ne yemek istiyorsun sen usta, ona göre bir şey uyduralım sana’’ dedik. Bu başladı mezelerden saymaya... Ara sıcakları sayarken durdurdum:

‘‘Hooop usta, sipariş almıyoruz burada. Genel manada bir cevap rica etsem, ayıp olur mu? Kebap istiyorsan, Beyoğlu Ocakbaşı diyeceğiz. İlk randevu için pek uygun değil ama atıyorum, uykuluk istiyorsan Sütlüce'den adres çıkartacağız sana... Kelle söğüş için Dolapdere'deki tezgahı önereceğim mesela. Kapiş?’’ şeklinde durduk.

Balık istiyorlarmış. Anında hafıza taraması yapıldı ve adreste karar kılındı: ‘‘Güzelim Beşiktaş'ta Çarşı'yı biliyorsun değil mi? Balık tezgahlarının hemen arkasında Turgut'un Yeri vardır. Direkt oraya gidiyorsun, selamımızı söylüyorsun Turgut Ağbi'ye, o seninle ilgileniyor. Ambians süperdir. Kızın suratına doğru hapşırmak veya askerlik anısı anlatmak gibi abuk hareketler yapmazsan, operasyondan kesin netice elde edersin. Mutluluklar dilerim...’’

*

Fakat bu randevu almak istiyor gideceği yerden. Aslında doğru bir hareket yapıyor, farkında olmadan. ‘‘Ben geldim’’ diye gittin mi açıkta kalırsın Turgut'ta.

Aradık Turgut Ağbi'yi, aldık bunun için randevu.

Hemen belirteyim eleman tatlı su Fenerlisi. Yani geçen sene Fener şampiyon olunca gaza gelip forma alanlardan. Başka bir alakası yok futbolla fakat, gece çıkarken filan Fener forması giyebiliyor.

Gittiği yerin Beşiktaş Kapalı'sının ağır abilerinin mekanı olduğunu, siyah-beyaz dışında bir renk kombinasyonunun kendisini zor durumda bırakabileceğini de hatırlatarak telefonu kapadık.

*

Ben Cumartesi için sadeleştirilmiş bir program yapmışım kendime. Evde akşama kadar müzik dinleyeceğim, CD player'ın uzaktan kumandasını kaybettiğim için kahredeceğim, iki satır kitap okuyacağım, akşam da Topesto biraderimle Sirkeci'ye uzanacağım.

Görüldüğü üzere plan net, hayat güzel...

*

Sen öyle san Kanat paşa... İki saat sonra zırrr telefon. Yine bizim eleman. Sesi hafif tırsaki, fakat hafif de neşeli geliyor...

‘‘Öksür bakalım birader’’ dedim. ‘‘Yahu usta şok gelişme yaşandı’’ dedi.

‘‘N'oldu? Kız direnişe mi geçti?’’ dedim. Meğer, kız bunu evine davet etmiş, kendisi yemek yapacakmış.

Tabii Turgut hadisesi de doğal olarak düşüyor. Fakat Turgut Ağbi'yle bir hukukumuz var, ayıp olacak. Yanlış olmasın, arayıp iptal oldu desek, o masaya talip çok.

‘‘Ne yapalım, dert etme. Hallederiz’’ diyerek kapattım. Şimdi çocuğa ‘‘Amma kolpacı adammışsın sen’’ türünden konuşmanın ve gecesini berbat etmenin manası yok zaten.

Vikingler dizisindeki çocuk gibi ‘‘Nasıl hallederiz?’’ diye düşünürken, ampul yandı.

Direkt Topesto'yu tuşladım. Karşıdan ancak dekoderle mana kazanabilecek bir ses çıktı: ‘‘Haooooooğv!’’

Ben elemanı yıllardır tanıdığım için, dekodere gerek yok, ‘‘Alo’’ demek istiyor aslında.

‘‘Güzellik uykunuzu bozmadık inşallah efendim’’ dedim.

‘‘Yoğ uzta! Biraccık kestirmişim’’ dedi.

‘‘Birader, hani biz bu akşam Mavi Papağan yapalım diyorduk ya, yapmayalım öyle bir şey’’ diyerek söze girdim, durumu özetledim ve cümlemi ‘‘Turgut'un Yeri'ne gidelim’’ şeklinde noktaladım.

Topesto da bana cumartesi akşamı iki tane öküz kadar adamın aslında yapacak başka şeyleri olması gerektiğini, hayatımı bir kez daha gözden geçirmeyi düşünüp düşünmediğimi, başbaşa balık yiyen iki adamın bana da tuhaf gözüküp gözükmediğini söyledi.

Tam bu noktada ‘‘Hamsi kapama’’ dedim ve Topesto'yu düğümledim.

Sadece ‘‘Geliyorum’’ dedi.

*

Turgut'un Yeri'nde kendimizi dükkana bıraktık. Yani hiçbir şey sipariş etmedik fakat çok yedik.

Hamsi kapama hadisesinin yüceliğini bir kez daha takdir ettik.

Bir ara Topesto'nun gözünün içinden hamsi geçtiğini gördüm sanki.

O dakika ‘‘Başka bir şey yemeyelim, eleman şişti’’ dedim garson arkadaşa.

Ama yine de helva söyledik tabii ki.
Yazarın Tüm Yazıları