Paylaş
Doğru cevap: "Yenmelidir" olmalı değil mi? Dünkü maça baktığımızda doğru cevabı vermiş olmuyoruz. Fenerbahçe’nin kendi evinde berabere kalarak Galatasaray’a "Gel beni yakala, yakalayabiliyorsan" dediği haftada sarı kırmızılı ekip, büyük fırsatı tepmiş oldu.
Maçla alakası yok ama şunu anlatmadan geçemeyeceğim. Cuma akşamı Fenerbahçe maçından sonra bir arkadaşımla telefonda konuşuyorum. Galatasaraylı arkadaşım "Fark 2’ye indi. Ensesindeyiz Fenerbahçe’nin" şeklinde özetlenebilecek bir takım coşkulu cümleler kuruyor. Ben de yarı espri, yarı ciddi olarak şunu söylüyorum: "Pazar saat 21.00’e kadar bir bekle bakalım kardeşim." Galatasaray’ın puan kaybedeceği içime doğmuştu desem yalan olur. Kağıt üstünde veya fikstür üstünde duruma baktığınızda Galatasaray’ın soğuk hava ve uzak deplasman dışında bahane üretmesine mahal vermeyecek bir maçtı bu; Puan kaybı açısından.
Ani duraklama
İlk yarı karşılıklı pozisyonlarla fakat genel manada Galatasaray’ın üstünlüğüyle geçti. Üstündeki ölü toprağı atan bir görünüm çizen Volkan, golü buldu. Ferhat ve Aydın’ın umut verici futbolları devam etti, Hasan Şaş, hem hırslı hem sakindi-ki, pek rastlanan bir durum değildir ikisinin bir araya gelmesi- Skoru kendi lehine geliştirecek gibi gözüktü Galatasaray vs...
İkinci yarı Galatasaray süratli bir şekilde önce duraklama sonra düşüş devrine geçti. Ziya Doğan, doğru hamleler yaptı. Mondragon, kendisine hiç yakışmayacak bir gol yedi -Golün hakkını yemeyelim, Toth hakikaten müthiş gördü kaleyi- Ve neticede sarı kırmızılı ekip ligi en azından, Kadıköy deplasmanına kadar diken üstünde bırakacak hadiseyi renklendirecek, kafaları tatlı bir şekilde karıştıracak avantajı elinin tersiyle itti.
Neticede 4 puanlık fark yerinde durmakta. Burada düşündürücü olan Galatasaray’ın ikinci yarıdaki ani duraklaması ve kenar yönetiminin maça doğru müdahalelerde bulunamamasıdır.
Paylaş