GALATASARAY ve Beşiktaş arasında ne farklar vardı? sorusunun cevabı, muhtelif olabilir. Sahaya dizilişten, moral motivasyona kadar isteyen istediği uzunlukta bir liste hazırlayabilir. Fakat, daha basit bir yaklaşım geliştirmek de mümkün: Aradaki fark, Delgado ile Lincoln kadardı.
Bir tarafta kaptanlık pazubandını Ayhan’a devretmesine rağmen sahada bir ikinci kaptan gibi çalışan, futbol adına hem estetik hem de zeka yönü kuvvetli işler yapan Lincoln’dü.
Sorumsuzluk abidesi
Arda ile birlikte gösterdikleri efor Galatasaray’ı neredeyse sahada sayıca üstün duruma getirmişti. Öteki tarafta Delgado’nun durumuna bakıyoruz. Bir sorumsuzluk abidesi olarak karşımıza dikiliyor.
Gördüğü ikinci sarı kart tribünde tam önümdeydi. İlk anda refleks olarak yapmadığı malum kart isteme hareketini gecikmeyle yaptı ve kırmızı kartı gördü.
Daha sonra hocası Mustafa Denizli’ye bile saha kenarında derdini anlatmaya çalışırken hocasından gördüğü hareket, Delgado’nun hakeme yaptığı hareketle aynıydı: Elini sallayarak kart isteme hareketi.
Delgado’nun önceki haftalarda kötü oynadığı yönündeki eleştirileri acımasız bulan biriyim. Fakat dünkü maçta sergilediği sorumsuzluk dikkat çekiciydi.
G.Saray yarışta önde
Bu maçta alınan 3 puan, hem Skibbe’nin elini iyice rahatlattı, itibarını iyice toparladı hem de önemli rakiplerden birine vurulmuş ağır bir darbe oldu. Ligde köprünün altından daha çok sular akacağı aşikar. Fakat 4-2 biten maçtaki görüntü ve seyrettiğim futbol itibariyle Galatasaray şampiyonluk yarışında en azından Beşiktaş’ın birkaç adım önünde. Futbol adına bireysel estetik hareketlerle ve maçın heyecanıyla durumu idare ettik. Şahane bir maç değildi. Fakat en azından bol gollü ve çirkinleşmeyen bir derbi mümkünmüş. Bunu öğrenmiş olduk.