Paylaş
“Bundan böyle Milli Savunma Bakanı MGK toplantısını salonun ortasında planking yaparak bile yönetebilir, yaşasın!” şeklindeki çocuksu hezeyanlar filan şelale...
“Tamam genç, ‘normalleşmede’ sembolik hareketler bunlar. Tamamına ereriz inşallah da mesela Meclis açılınca ilk pişirilecek konu arazi satışı, yeniden düzenlenmesi olacak deyoolar; baraj düşsün deyince sırra kadem basıyoolla!” demeyegör, yemediğin hakaret kalmaz.
Körün fili tarif etmesi gibi herkesin tuttuğu yerden “sivilleşme” yorumu yaptığı şu günleri Ece Ayhan’ın yorumlamasını ne kadar çok isterdim.
Ece Ayhan “İkinci Yeni” yerine “Sivil Şiir” veya “Sıkı Şiir” demeyi tercih ettiğini yazardı, söylerdi.
“Sivilleşme” üzerine kafayı derinlemesine yormuş, yazmış, çizmiş, okumuş, tarih atlasını silkelemeyi önermiş, denemiş, ruhunca başarmış büyük bir adamdı.
1997’de, ölümünden beş yıl önce ilk sayısı “Ece Ayhan Dosyası” olarak çıkan Ludingirra dergisinde “Ece Ayhan’a Sorular” başlığı altında kaleme alınmış 12 soruyu “Esas Duruş, Mülkün Temelidir” başlıklı bir metin halinde cevaplamıştı.
Altını çizerek (kurşunkalemle de olabilir!) okuduğum bu metinden parçalar aktarmak isterim bir toplu fikir cimnasiği önerisi olarak:
“...bütün handikaplarına ve çekiştirilen risklerine karşın, bizim kendi tarihimizde keşke Kabakçı Mustafalar, Patrona Haliller, Ali Suaviler... kestirmeden BAŞIBOZUKLAR kazansaydı diyorum şimdi de; tabii zaman zaman. Ki onlar hiç değilse devlet memuru değillerdi, hepsi sivil’
“...Yahudiler içinde Yahudi olmayan tek kişi Musa peygamber gibi belki kekeliyorum ama şunu dahi bilerek:
Bu uslu ve uysal topraklarda, koşullar ne olursa olsun, herkes herkesin yerini alabilir İKTİDAR uğruna. Yeter ki, bulanık mulanık akan suyun, artı-değer’in başında bulunulsun.
Adeta ve sanki 70 milyon Makyavel ya da Mr. Hyde, işte içyüzler!
* * *
“...Ben, eğnime (bedenime) dar gelen yampiri hayatım boyunca hep sivilliği, -ona asker kafalılar ‘başıbozuk’ diyorlardı-, ararım, aranırım. Ve tabii bulamıyorum.
“Hayrettir! 1997’de bile, Sivillik’i yalnız ve yalnız askerlerin tersi olarak ele alıp yanılsayanlar var!
“Ben öyle sivilim ki, sivillerin sivili, (bana bırakılsa, yanlış yana çekileceğini bile bile, sivilliğin yerine ‘başıbozukluk’ derim) özel hayatımda da orospuların, ‘yol gösterici’lerin, yersiz yurtsuzların, surlarda ve parklarda barınanların, kimsesizlerin, sokaklarda yaşayanların, dışlanmışların, orta ikiden ayrılanların, ıssız park bekçilerinin, tek kişilik tramvay müzesi müdürlerinin, müştemilatta oturanların, fallokrat kabadayıların, berduşların... kısacası tarih dışına düşürülen lumpenlerin yanında rahat ediyorum ben.)
“Sözgelişi, içi geçmiş tarih hocalarının söylediklerinin aksine, gerçekte Yeniçeri Ocağı kapatılmamıştır. Esas duruş, yalnız kent değiştirdi o kadar.
Şimdi esnaflığın, ticaretin daniskası yapılıyor. Üstelik Ocaklar’ın sayısı 2 oldu.
E, iktidar denilen kuş, artı-değer’in paylaşılması üzerine kurulmuştur.
Üleşmek, mülkün temelidir!”
Ece Ayhan yaşasa bugünü nasıl yorumlardı; tahmin etmek haddim değil.
Fakat “esas duruşun kent (veya kamp!) değiştirmesi” karşısında tahminimce Yunus Emre’den ödünç alacağı bir “Yort Savul!” çekmeyi ihmal etmezdi.
(NOT: Ludingirra’nın ilk sayısını bulmak artık güç iş. Ama bu metnin tamamını -ve diğerlerini- Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan “Sivil Denemeler Kara” adlı deneme derlemesinde bulabilirsiniz. 6 TL’dir bu dersin bedeli...)
Paylaş