Paylaş
Sınavın en çarpıcı, yürek dağlayıcı, ense karartıcı sonucu, katılan çocuklarımızın yüzde 50’sinin “okuduğunu anlamaması” idi...
T24’ten Fundanur Öztürk’ün eğitimcilerle görüşerek hazırladığı dosyada eğitimci-yazar Şahin Aybek bu “anlamama” meselesi için şunları söylüyordu:
“Türkiye’de bu sınava giren her iki öğrenciden birinin okuduğunu anlamadığı ortaya çıktı. Bunun günlük hayattaki somut yansımaları ise kişiler arasında iletişim çatışmaları, kavgalar, boşanmalar ve ekonominin kötüye gitmesi şeklinde olacak...”
Hal böyleyken...
Bütün derslerden çakmış bir eğitim sistemi gerçeğiyle yüzleşme cesareti gösteren her medeni memleket gibi kollar sıvandı, bilime kuvvet çözüm arayışına girişildi; deeermişim!..
Son olarak “Meslek liseleri yüzünden böyle oldu; fen liselilerimiz girseydi görürdü onlar” şeklinde özetlenebilecek bir tepki/açıklama geldi Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’dan.
Daha önce bu konuyla ilgili başka yazılarda da sormuştum benzeri soruları.
Bizim çocuklarımız “şapşik” mi?
Bizim çocuklarımız “My name is Mehmet”i bile aklında tutamayacak kadar kapasitesiz mi?
Fen, matematik gibi konularda doğuştan mı beceriksiz bu elemanlar?
Yoo, hepsi cin gibi...
“Doğru” bir öğretmene denk geleni, ailesinden ve çevresinden biraz destek göreni tutmak ne mümkün? Uçuyor hepsi başarıdan başarıya...
“Bu memleket niye böyle?” muhabbetinden kaçış yoksa “Son 40 yılın Milli Eğitim bakanlarına bir bak istersen” derim ve devam ederim: “Zihin iklimlerine, uygulamalarına, kadrolaşmalarına, müfredat değişikliklerine bir bak... Sistematik cehalet nasıl yerleşir bir gör...”
Eğitsin diye çocukları emanet ettiğimiz eğitmenlerin hali ortada...
Onlar da büyük ölçüde bu sistematik cehalete kaptırmışlar paçalarını.
Alın işte, tazesinden örnek...
İstanbul’da bir öğretmen, daha minnacık çocukların ellerine “idam ipi” tutuşturmuş, fotoğraf çektirmiş, “Ya devlet başa, ya kuzgun leşe... Başkaaaan...! Adalet istiyoruz” notuyla sosyal medya hesabında paylaşmış.
Aynı öğretmenin otomobilinin dikiz aynasında idam ipi asılı olduğunu, çocuklara “sarkık bıyık” yaptırıp hatıra fotoğrafı çektirdiğini de gördük haberlerde.
“Milli eğitimin amaçları” dedi mi mangalda kül bırakmaz mevzuatlar vesaire:
“Çocukları bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan, yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek...”
İdam sehpalarını işaret ederek yetişir tabii böyle çocuklar!..
“Kindar sürpriz yumurta” yiyerek serpilirler!..
Çoktan seçmeli, hepten geçmeli, sınavdan sınava koşturmacalı, tabletli, seçmeli, seçmemeli derken yetişir zehir gibi evlatlar!..
Sabahın kör karanlığında okula giderek, ikinci dersten önce gün ışığı görmeden sınıfta uyuklayarak gelişir yaz saati kurbanı bebelerin zihinleri!..
Derste idam ipiyle fotoğraf çektiren öğretmenler aydınlatır çocukların yolunu, Türkiye’nin ufkunu.
Öyle mi?
Öyle mi?
Paylaş