SEZON başında fikstür çekilir çekilmez her Galatasaraylı ve her Fenerbahçeli taraftarın ilk yaptığı hareket "Galatasaray-Fenerbahçe" maçının kaçıncı hafta oynanacağına bakmak olur.
Uzunca bir süre de altıncı hafta oynandı hatta, öyle değil mi?
Sezon başında kadronun yeterli olup olmaması, maç haftası yaklaştığında iki takımın ligdeki pozisyonları filan umurunda değildir taraftarın.
Derbinin tarihi de taraftarı doğrular zaten. Memlekette ve memleket sınırı dışında katıldığı bütün turnuvalardan şampiyon olarak ayrılan Galatasaray, gelir Avrupa’nın flaş ekiplerini dize getirdiği sahasında, tek kale oynadığı maçta bir frikik golüyle teslim oluverir.
Tarihte bunun tersi örnekler de vardır, saymakla bitmez...
* * *
Ligin en güzeli Galatasaray’la Fenerbahçe’nin kapıştığı ligdir; şampiyonluğun en tatlısı da karşı yakadaki rakibi geride bırakarak ulaşılandır.
Bu sezon soluk soluğa, uzun yıllar hafızalardan silinmeyecek bir yarışa şahitlik ediyoruz. Bu bakımdan çok şanslıyız, önce bunu kabul edelim.
Çok derbi maç seyretmiş, zamanında kapıda sabahlamış, yeri gelmiş locadan maç seyretmiş bir Galatasaray taraftarıyım.
Son yıllarda, belki maç yazılarına başlamanın da etkisiyle, kaba tabirle "kaşarlandığımı" düşünüyordum derbiler konusunda.
Çocukluk yıllarında maçtan iki-üç hafta önceden itibaren rüyamda Fener’e orta sahadan gol attığımı filan görürdüm. Aynı rüyayı Galatasaray’a gol atan Fenerli arkadaşlarımdan da dinledim, onu da söyleyeyim...
Son yıllarda maç günü bile heyecanlı uyanmadığım olmaya başladı. Hatta stada girene, takımlar çıkış tünelinde görünene kadar bile heyecan duymadığım oldu.
* * *
Ancak bu sefer durum farklı. Sürekli maç var aklımda. Neyle uğraşırsam uğraşayım, kafamın bir yanında sürekli derbi oynanıyor...
Derbi yüzünden akıl sağlığımı kaybedeceğim endişesiyle Sudoku’ya başlamayı bile düşündüm, hatta bazı denemelerim de oldu. Varın siz hesaplayın ne kadar sıkılmışım!
Maç nasıl biterse bitsin, her koşulda cumartesi saat 20.45’te ve sonrasında, -samimi hislerle- dostlukların ayakta kalabilmesi dileğiyle...
NOT: Sudoku filan kesmiyor, haberiniz olsun, kendimi kitap okumaya vurdum; en iyisi o...