KARS’a, Hürriyet’in İnsan Hakları Treni’ni uğurlamaya gidiyoruz.
Pegasus bizim için şahane bir sefer organize etmiş.
Bu durumu yanımda oturan Latif Demirci’ye "Patrondan torpilliyiz bence" diyerek açıklıyorum.
Lato’nun yanında Yalçın Bayer uyumakta.
Ergenekon Tsunamisi’ni uçağa binmeden önce duymuşuz, yaşadığı şoku uyuyarak atlatmaya çalışıyor Yalçın Abi.
Dede olmanın sevinçli şokunu atlatamadan bir de bu iş...
* * *
Gazetede Ertuğrul Özkök’ün "Medya Danaları" yazısı var.
Fikret Ercan’dan "off-the record" detaylarını almayı başardığım "danalar" toplantısı üzerine Lato’yla minik bir geyik yavrusu gezdirirken Ertuğrul Özkök geliyor.
Ertuğrul Ağabey’in "Danalar"dan kastı, Fellini’nin en güzel filmi "I Vitelloni."
Yıllarca ben de "Koca Danalar" olarak biliyordum tıpkı Ertuğrul Ağabey ve filmin pek çok hayranı gibi. Ancaaak...
Ertuğrul Ağabey, hayallerinizin biraz yıkılacağını biliyorum.
Benim de yıkıldı gerçeği öğrenince.
Fakat gerçeği bilelim, biz yine danalar diye sevelim...
* * *
Fellini’nin memleketi Rimini’de geçer film.
Oysa senaryoyu Fellini’yle beraber yazan ve hikayenin fikir babası olan Ennio Flaino memleketi Pescara’yı düşleyerek oturmuş masaya.
30’unu bulmuş ama bir baltaya sap olamamış bir grup genç adamın çocuklukla yetişkinlik arasında kalmış hayatlarını anlatır.
Gerçekten çok güzeldir...
"I Vitelloni"nin hep "Koca Danalar" olduğuna inanıldı.
Ancak gerçek manası farklıymış...
* * *
1971’de Flaiano yazdığı bir mektupta Pescara’da "işkembe" manasına gelen "vudollone"den türettiğini belirtiyor.
Bu bilgi 2002’de "Fellini: I’m A Born Liar/Fellini: Doğuştan Yalancıyım" belgeselinde, filmin hikayesi oluşturulurken bizzat çalışmış üçüncü kişi olan Tullio Pinelli tarafından da doğrulanmış.
Ben bu hikayeyi Özkök’e anlatamadan Yalçın Bayer "Dana mı?" diye uyanıyor.
Aslında uyanmasında Özkök’ün "Hişt Yalçın! Böyle rahat uyuduğuna göre Ergenekon yok sende" diyerek dürtmesi de etkili olabilir.
Devreye giriyorum: "Lato’yla ben medya buzağısıyız. Hakaret olarak algılama fakat sen dana oluyorsun, biz buzağı. Sana dana dedirten konjonktüre isyanım var!"
Uyandığı dünyadan memnun olmadığını dekoder’dan geçirmeden tam olarak anlayamayacağımız bir konuşma yapıp tekrar uyuyor...
* * *
Kars’ta açılışın ardından trenin yemekli vagonuna kaçıyoruz üç buzağı olarak: Lato, İhsan Yılmaz ve ben.
Kebapçı operasyonumuzun ardından Osman Müftüoğlu, Lato’ya baskı rejimi uygulamaya başladı.
Gün içinde "Lifli ye! Doktorun Osman", "Yürüdün mü bakim. Doktor Müftüoğlu" şeklinde sıkı denetim uyguluyor.
Vagondaki servis elemanına sipariş verecekken yine "Gözkapaklarına marul koymuşsun, kulağıma geldi. Beni protesto mu ediyorsun?" diye aradı Osman Hoca.
Lato "Ben de İnsan Hakları Treni’nde Viski İçme Hakkı’mı kullanıyorum" diyemiyor tabii.
Ona su verdim ve şu tavsiyede bulundum "Bence hocaya buzağı olduğunu söylemelisin, rejimi yumuşatabilir..."Bakan Günay: O kebapçı kapanacak, söz veriyorum