Çocuğun adı Kıvılcım’mış

Adı Charles’tı ama amcası ona “Sparky”, yani “Kıvılcım” adını takmıştı.

Sparky, klasik dönemin meşhur çizgi serilerinden Barney Google’daki atın, Spark Plug’ın adından alınmıştı.
Minneapolis’in küçük ve huzurlu ve büyük ihtimal şirin yerleşim bölgesi St. Paul’da iyi kalpli bir anne ve babanın çocuğu olarak dünyaya gelmişti.
Bu sevgi pıtırcığı ortamda büyümeye çalışan Sparky’nin canını en çok sıkan hadise, cılızlığı ve hassas cildiydi.
Güneşte fazla duramıyordu, çok zayıf olduğu için futbol veya beysbol takımlarında kendine yer bulamıyordu.
Sokaktaki veya okuldaki çocuklar, bu kısa boyuyla basketbolcu olamayacağına da karar vermişti.
Oyun oynayamayan bir çocuk kadar üzücü kaç şey olabilir ki?..
Tek dostu, gerçek dostu, Spike adını verdiği köpeği varmış neyse ki!

* * *

Annesinin “14 Şubat’ta kart alamayan olursa üzülür; sen sınıfa herkes için bir kart götürmelisin” diyerek yetiştirdiği Sparky (Utancından, kartları kimseye göstermeden gerisin geri eve dönmüş tabii), içine kapanık ve utangaç bir çocuk olarak geçiş yapmış ergenliğe.
Okulda itilip kakılan, dalga geçilen, öğretmenler tarafından çok da parlak bulunmayan, kızlarla konuşmak konusunda hep büyük facialar yaratan yalnız bir tip.
Her içine kapanan ergen gibi teselliyi filmlerde aramaya başlamış, Gary Cooper filmlerinde, Laurel ve Hardy komedilerinde, Tarzan’ın cangıl maceralarında...
Ve haliyle çizgilere vurulmuş bir de: Popeye (Temel Reis), Captain Easy ve Wash Tubbs favorileri.

* * *

Çizgiye duyduğu merak, kendisinin de iyi bir çizer olmasını sağlamış.
Yeteneğini ilk fark eden elbette annesi olmuş.
Minnesota Üniversitesi’nin “çizerlik” bölümünün ilanını görüp Sparky’nin hayallerinin okuluna kavuşmasını sağlayan da anne.
Aynı anne, tam da Sparky’nin II’nci Dünya Savaşı’na katılmak üzere 21 yaşında askere gideceği günden bir gece önce hastalığının iyice ilerlediğinden emin bir şekilde şöyle demiş: “Artık veda zamanı geldi galiba...”
Ertesi gün ölmüş.
Sparky bir makineli tüfek ile gittiği Avrupa’dan savaş kahramanı olarak dönmüş küçük kasabasına.
Öğrencisi olduğu okulda ders vermeye başlamış.
Bu arada savaşta ara verdiği çizme işine devam etmiş; yerel gazetelere bantlar, ulusal basında yayınlanan birkaç küçük karikatür...

* * *

“Li’l Folks/Minik Elemanlar” adlı karikatür bantı en tutan işi olmuş.
St. Paul Pioneer Press adlı yerel gazetede haftada 10 dolar karşılığında çizdiği “Li’l Folks”ta tüm kahramanlar çocuk.
Ortalıkta yetişkin yok, Sparky adıyla çizdiği maceralarda.
Hem bu çocuklar haylazlık yapıp duran tipler de değil, normal çocuklar.
Yalnız, umutsuz, varoluş problemleriyle uğraşan tatlı tipler.
İki yılın sonunda “Paramı artırabilir misiniz?” diye sorup “Hayır” cevabını alınca “Peki” diyerek bavulunu toplamış ve New York’a giden trene atlamış.
Sparky bunu yaptığında yıl 1950, mevsimlerden ilkbaharmış...

* * *

Birkaç ay sonra, Ekim 1950’de, hatta tam olarak 2 Ekim 1950’de Sparky’nin çizdiği “Peanuts” yani “Fıstıklar” yani “Snoopy” ilk kez gazetelerde belirmiş.
Sparky, yani Charles M. Schulz öleli 10 yıl oldu.
Küçücük bir kasabadan çıkan küçük kahramanları, o çizmeyi bıraktığında 75 ülkede 2 bin 600 gazetede boy göstermişti: Charlie Brown, Linus, Lucy, Violet, Franklin ve tabii Snoopy.
Yakın zamanda beraber okuduğum iki albüm/kitap, “Peanuts”ın kahramanlarını yaratan kahramanı daha yakından tanımamı sağladı.
“Peanuts” aşkım bu yüzden depreşti, ne öğrendiysem paylaşayım dedim...
Artık gideyim ben ama bir notum daha var:
Biliyor musunuz, küçükken tek dostu olan köpeği Spike ile Snoopy arasında tek bir fark varmış: Spike bir pointer imiş; Snoopy ise bir beagle’dır.
Hey gidi koca kafalı dostum Charlie Brown...
--------------------------------------------------------------------------------
* Peanuts: The Art Of Charles M. Schulz. Editör Chip Kidd. Pantheon Books, 2001.
* The Complete Peanuts 1950-1952. Canongate Books, 2007.
Yazarın Tüm Yazıları