Canlı yayında don almak

Size çok samimi bir soru sormak istiyorum:

"Don aldığınızı televizyonda canlı yayında adınız ve yaşadığınız şehri belirterek duyurur muydunuz?"

Sanırım büyük çoğunluk bu soruya "Manyak mısın?" veya "Manyak mıyım?" şeklinde cevap verecektir.

Ben de aranızda en az 34 kişinin yalancı olduğuna eminim o zaman.

Çünkü az önce gözlerimin önünde "Ayşegül Hanım/Samsun... Nermin Hanım/İstanbul... Fikri Bey/ İzmir..." şeklinde 34 kişi kadın iç çamaşırı aldığını dünya aleme duyurdu. "Fikri Bey, huuuuuuuu! Sizin ne işiniz vardı orada?" diye sormak isterim ayrıca!

Televizyonda 24 saat satış yapan bir kanalda oldu bu.

"Seyretmiyorum" demeyeceğim, hatta hastasıyım. Şu ana kadar bir şey satın almadım. Fakat elime vurarak kendimi engellediğim de çok oldu.

Buharlı temizgeç, onyüzmilyarcigabaytlık hard-disk, ikili olta seti gibi insanın iç sesine "Araaaaa, araaaaaa! Hiç kullanmayacağını bilsen de araaaaaa!" dedirten ıvırlar ve zıvırlar.

Bu arada satış için ekrana çıkanların performansları da süper.

Belirtilen adede ulaşılana kadar ürünü tanıtmak zorunda olduklarından lafı epeyce uzatmak zorunda kalıyorlar.

İnsanı sıkacak bir kibarlıkta konuşuyorlar ve özellikle hanım sunucular her şey karşısında manasız bir mutluluk yaşıyorlar.

Mesela "Ayyyyyyy! Bornoooooooooz! İyuuuu, canım, ne güzel" diyor. İster istemez ürküyor insan.

Demin stüdyodaki mankenin kolunu tutup "İyuuuv iyuuuv!" dedi mesela bir hanımefendi. Hak veriyorum tabii. Bi don bi atleti kaç dakika anlatabilir ki insan.

Lafın bittiği yerde kız tabii tek başına Barbie’siyle oynadığı çağına döner zihinsel bir geri sıçramayla.

Yine bir hanımefendi, "doğası gereği" plastikten üretilen deniz yatağını tanıtırken "Evet sayın seyirciler, sizin adınıza bakıyorum, hakikaten plastik" demişti.

"Hakikaten plastik?.."

Buyrun buradan yakın, isterseniz gidip felsefe bölümünde sınav sorusu yapın!

Şimdi ben böyle söyleyince durumu eleştirdiğim, yayını beğenmediğim filan sanılmasın.

Gün içinde, beyin istiap haddini zorlayınca açıyorum bir alışveriş, öyle takılıyorum karşısında.

Hakikaten plastik.

Sevdim aslında lafı.

Mor ve Ötesi’ne albüm adı bile olur.

Ciddiyim.

Bilge insan Cohen’e yanlış yapılmış meğer

Leonard Cohen, gözümüzde bilge bir insandır. Kategorilerüstü bir platformda Bob Dylan, Bob Marley’le, Miles Davis’le filan takılır kanımca...

Bilge insan pek konuşmaz. Beğendiğim müzik dergisi "Word"ün Temmuz 2007 sayısında nadir verdiği röportajlarından birini okudum.

Yine o kadar güzel konuşmuş ki. Söylemeyi en çok sevdiği şarkısı "Hey, That’s No Way To Say Goodbye" imiş. Bunu öğrendiğime sevindim. Benim de en sevdiğim şarkılarından biridir.

Derin şeyler söylemiş insanların niye melankolik şarkılar sevdiği sorulduğunda. Haddim olmayarak aktarmaya çalışayım:

"Kimsenin hayatı istediği gibi gitmez.

Hepimiz sahneye kendi oyunumuzun kahramanı olarak çıkarız. Ve hayat bizi sahnenin ortasından alır, kahramanı devirir, senaryoyu değiştirir ve kendimizi sahnenin kenarında niye artık bir rolümüz olmadığını -veya niye hálá rol istedimizi- düşünürken buluruz..."

Bu arada, Cohen’in aşılması zor güzellikteki şarkılarından "Hallelujah"la ilgili bir gerçek de günışığına çıkıyor röportaj sayesinde.

Meğer bilge insan Leonard Cohen’e plak şirketi yanlış yapmış "Hallelujah" konusunda.

Cohen’in 5 yıla yayarak bitirdiği, Jeff Buckley ve John Cale başta olmak üzere pek çok güzel insan tarafından söylenen bu müthiş şarkının hikayesini şöyle anlatıyor Cohen:

"Şarkıyı o zaman şirketin (Columbia) başında olan Bay Walter Yetnikoff’a dinlettim. Bir yorumda bulunmadı ama plağı yayınlayacaklarını düşünerek ayrıldım yanından. Birkaç ay sonra Columbia’nın kataloğu elime geçti. Yayınlanacak albümler arasında yoktu...

Her sanatçının böyle hikayeleri vardır. Çok önemli değil. Sonra Passport adında, caz albümleri yayınlayan küçük bir şirketten çıktı plak. Şarkının böylece dileyicisini bulması bana ekstra bir keyif verdi..."

Bay Walter Yetnikoff’ta da ne kulak varmış di mi?

Ligler de transfer oldu

Süper Lig başladı. Avrupa ligleri de ufak ufak başlıyor. Transfer haberlerinden şişmiş olabilirsiniz, fakat ben size başka tür transfer haberleri vereceğim.

İngiltere Ligi, yani Premiership bu sene Fox TV’de ekrana gelecek. İtalya Ligi Serie A da ekran değiştirdi ve o da tv8’den 24’e geçti.

İtalya Ligi bütün olarak satın almakta güçlükler çıkaran bir lig. Duyduğum kadarıyla Kanal 24, ligin "yağlı" kısmını, yani Juve’nin filan bulunduğu 10 takımın maçlarını yayınlayacak.

Kalan takımların maçları da e2’de karşımıza çıkabilir fakat durum kesinleşmiş değil.

NTV, üstün başarıyla sürdürdüğü Alman Ligi Bundesliga ve İspanya Ligi yayınlarına bu sezon da devam ediyor. Okay’dan başkasının "Ronaldinho" demesine dayanamazdım zaten. Aslan Okay...

Fransa Ligi Kanal A’da. Yanılmıyorsam, bazı Avrupa ülkelerinin kupa maçları da bu kanalda olacak.

Şampiyonlar Ligi de Star’da efsane anlatımlarla ekrana gelecek.

Lig TV de Brezilya Ligi’ni yayınlamayı sürdürüyor.

Yeni sezon öncesi hazırlıklarına uzaktan kumandanın pillerini tazeleyerek başladım.

Gazamız mübarek olsun!

Oley!
Yazarın Tüm Yazıları