Bu mudur yani?

İSTANBUL Üniversitesi’nde yaşanan “yemek krizi”ni takip ettiyseniz kötü yönetim üzerine bir fikir edinmiş olabilirsiniz.

Haberin Devamı

Krizi tetikleyen hadise, üniversite yönetiminin yemekhanelerde kahvaltının kaldırması ve indirimli öğün sayısını 1’e indirmesi oldu.

Geçen yıl 2.75 TL olan yemek 3.5 TL’ye yükseltilmişti, şimdi de indirimli tek öğün hakkı vererek diğer öğünden 18.5 TL istemek en sakin tepkiyle “ayıp”tı...

Zaten ucu ucuna yaşama savaşı veren öğrenciler gayet doğal olarak seslerini duyurmak için imza topladı, “Müşteri değil öğrenciyiz!” diyerek rektörlük binasına yürümeye çalıştı.

Ne oldu? Polis cop-kalkan yürüdü çocukların üstüne. Niye? Haklarını aradılar!

Peki sonra ne oldu?

Rektörlükte toplantı yapıldı ve “Yok bir şey ya, biz kararımızı geri aldık” yollu bir açıklamayla uygulamadan vazgeçildiği duyuruldu.

Arada İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü üçüncü sınıf öğrencisi Sibel Ünli’yi tanıdı Türkiye bu süreçte.

Haberin Devamı

Canına kıyan Sibel Ünli’nin sosyal medya hesabında paylaştığı “Bir liraya karnımı doyurabilir miyim enter. Yemekhane kartımda para kalmamış, sadece bir liram var. Bir lira kırk kuruşmuş...” notu içimizi deldi...

Sonra Sibel’i utanmadan bu tartışmanın ortasına koyup çekiştirmeye başladık. Bir genç kızın intiharı üzerinden siyaset aklama/suçlama yarışına girdik ya; ne desem bilemiyorum.

Yoksulluk, zorbalık, vicdansızlık, sevgisizlik, işsizlik öldürmüş çocuğu, bizim tartışma şeklimize bak.

Birgün’de Ozan Gündoğdu imzasıyla yayınlanan “Plansızlığın bilançosu öğrencinin sırtında” başlıklı yazı, “vaziyeti” özetliyordu.

Sibel, İstanbul Üniversitesi’nin 286 bin küsur öğrencisinden biriydi. Bu 286 bin öğrencinin 228 bin küsuru uzaktan öğretim görüyor.

Okula gidip gelen öğrenci sayısı 55 bin civarında. 5 bin civarı öğretim üyesi var. Bunun yanında elbette destek birimleri, hizmet kadroları falanı filan da hesaplayın.

Ortaya dev bir holding çıkıyor. Öğrencileri boşuna “Müşteri değiliz” çıkışı yapmıyor.

Üniversite yönetimini suçlayacağız ama bir de bütçesine bakalım.

“2013’te (112 bin öğrencisi varken) Merkezi Yönetim Bütçesi’nden yaklaşık 718 milyon lira pay alan İstanbul Üniversitesi 2019’un ilk 9 ayında Merkezi Yönetim Bütçesi’nden 721 milyon 202 bin lira pay aldı...”

Haberin Devamı

2020’de bütçe yapılırken Hacettepe ve Ankara Üniversitesi’nin ardından 3’üncü sırada yer alan İstanbul Üniversitesi’nde 1 milyar 46 milyon TL öngörüldü...

Bu bütçe ile on binlerce öğrenciyi, öğretim üyesini, diğer hizmetlileri ve dahi binaları, laboratuvarları yaşatmak, yetiştirmek, yüceltmek mümkün müdür?

Plansızlık ve nutuk böbürlenmesi gibi sebeplerden mustarip yapı bu yükü taşıyamayınca, hesabı öğrenciye ödetmek caiz midir?

Zam yapıp, ortalığı karıştırıp, polis çağırıp hak arayan öğrenciyi dövdürtüp, sonra korkup “Aman canım, yok yok; geri aldık uygulamayı” demek iyi yöneticilik midir?

Bu mudur yani?

 

Yazarın Tüm Yazıları