Bu mudur adalet?

13 Mayıs 2014’te, Manisa’nın Soma ilçesindeki bir kömür madeninde yaşanan faciada 301 işçi hayatını kaybetti.

Haberin Devamı

Raporlar, haberler yaşanan büyük felakete kaza deyip geçmenin mümkün olmadığını ortaya koydu.

Kâr marjına insan kurban edilen, işçinin taşeron taşeron dayıbaşı dayıbaşı sömürüldüğü sistem, emniyetlerine zerre kadar önem vermemişti.

Yalandan denetlemeler, dümenden uyarılar derken, yaşanana kaza değil cinayet denir herhalde...

3 sene oldu ama unutmuş olabilirsiniz sonra yaşananları...

Mesela demeçler, ah o cilalı ve fiyakalı demeçler...

“Sorumlular gereken en ağır şekilde...” diye başlayan konuşmalar, hırslı avukat rolündeki Al Pacino’yu amatör gösterecek derecede başarılıydı...

Nitekim kamuoyunun tepkisiyle birlikte sorumlu isimler tespit edildi, haklarında yasal işlemler başlatıldı; gözaltılar, tutuklamalar, duruşmalar...

NEREDEYİZ ŞİMDİ?

Şimdi neredeyiz biliyor musunuz?

Bilmek ister misiniz?

Haberin Devamı

Soma’da hayatını kaybeden 301 işçi için 301 sanatçı, siyasetçi, gazeteci vb tarafından imzalanan bir açıklama yapıldı kamuoyuna.

301 işçinin davasında adil yargılama istiyordu imzacılar ve ekliyordu: “Davaya başlayan hâkimler karar versin...”

Sizin bu noktada “Davaya başlayan hâkime ne oldu ki?” demeniz, benim de şöyle anlatmam gerekiyor.

2015’te Akhisar hâkimi iken ağır ceza hâkimliğine terfi eden Aytaç Ballı kısa süre içinde dikkat çeken bir isim oldu.

Nisan 2015’te Soma davası için kürsüye çıktığında 34 yaşındaydı ve daha ilk duruşmada dosyaya hâkimiyeti ile dikkat çektiği belirtiliyordu tüm haberlerde.

Acılı aileler başta olmak üzere herkesin üstüne çöken “Adil bir yargılama olacak” rahatlığı fazla sürmedi elbette...

Soma Faciası’nın üstüne takvim yaprakları yığıldıkça, kamuoyu odaklanacak başka kahırlar, krizler, kavgalar, endişeler buldukça ilgi azaldı davaya.

CHP milletvekili Özgür Özel gibi bazı ısrarlı siyasiler, sivil toplum örgütleri, birkaç gazeteci ve acılı aileler dışında duruşmaları izleyen kalmadı neredeyse.

UNUTULAN BİR DAVA

İlgisizlikten duruşmaların daha küçük salonlara alındığını okuduk.

Başka haberler de okuduk bu süreçte.

Sanıkların “Bu FETÖ kumpasıdır ve hatta DHKP-C’nin” çıkışlarını veya bütün suçu kazada hayatını kaybeden birine yıkmaya çalıştıklarını okuduk...

Haberin Devamı

Savcının mütalaa hazırlamasının uzadıkça uzadığını ve bu durumun müşteki avukatlarından Selçuk Kozağaçlı’ya şunları söylettiğini okuduk:

“Eğer savcının tutumu ile sanıklar ve avukatlarının tutumu aynı yönde ve organize bir biçimde gelişmeye başladıysa büyük bir tehlike demektir...”

Sonra mesela “Hâkime soruşturma açılıyor” diye asılsız, kaynağı belirsiz  (!) dedikodular yayıldığını okuduk...

Aileler, avukatlar sürekli “Bu davaya bir haller oluyor. Buraya bakın! Buraya da bakın ahali!” dediler ama medya ve kamuoyu hep izleyecek bir patırtı bulduğundan pek oralı olmadı...

Sonunda...

“Çok kapsamlı... 3-4 terabaytlık” dosyayı çok iyi bilen, en iyi bilen ve belki tek iyi bilen kişi olan hâkim Aytaç Ballı ve üye hâkim Esra Dokur’un görev yerleri kararname ile değiştirildi.

AYIP OLUYOR

301 kişi öldü...

Haberin Devamı

Haklarının aranacağı, hesabının sorulacağı söylendi en yetkili isimler tarafından.

Geldiğimiz nokta bu mudur?

Dosyanın ‘künhüne vakıf’ tek ismi görevden almak mıdır?

Ailelere “Verin hâkimi geri” dedirmek midir?

Bu mudur hakikaten adalet?

 

Yazarın Tüm Yazıları