MEHMET Yıldız formda olsaydı dünkü maçı Sıvasspor kazanırdı, uzatma filan olmazdı, Galatasaray 90 dakikada kupadan elenip evine dönerdi.
Bu kadar basit.
Kötü bir dönem geçiren Ümit Karan maçın ikinci yarısında bomboş kaleye topu yuvarlayabilseydi Galatasaray kazanırdı, turu geçen taraf olurdu.
Bu kadar basit.
* * *
Ancak basit ve acısız yolu seçmedi, seçemedi takımlar.
Uzar mı maç o zaman, uzar...
10 gün içinde 3 adet Galatasaray-Sıvasspor maçı oynandı.
Brezilya-Arjantin maçı olsa çekilmez.
Yetmezmiş gibi bir 30 dakika daha. "İsrafa girer" desen ne fayda, yarım saat eklenecek.
Ama durun! Hak yemeyelim.
"Zorlu hava ve zemin şartları" da göz önüne alınırsa gayet iyi maç oldu bir kere.
Sonra "Yeşil sahalarda görmek istediğimiz" güzellikler vardı.
Mesela...
Galatasaray bir kızılderili kabilesi olsaydı, dünkü golden sonra Arda Turan’ın adı "Kurnaz Tilki" olarak duyurulabilirdi tam-tamlar eşliğinde.
Sıvaslılar da Kamanan’a "Roket Atar" deme hakkına sahip elbette. O ne biçim şuttu kardeşim öyle! De Sanctis "İyi ki kalede Aykut vardı, hesap ona kesildi" demiştir herhalde içinden.
* * *
10 gündür birbiriyle didişen futbolcular arasında gergin anlar yaşansa da, gerek hakem gerekse iki takımın aklıselim oyuncuları olayları hep büyümeden bastırmayı başardılar.
Ta ki 118’e kadar.
Mehmet Yıldız’ın kırmızı kart gördüğü hadisede önce hemencecik Mehmet’e haksızlık edildiğini düşündüm.
Fakat teknoloji icat oldu; gizli kapaklı bir şey kalmıyor.
Mehmet’in hem de A Milli Takım’dan ağabeyi olan Emre Aşık’a ettiği küfürü okumak anlamak için dudak okuma uzmanlığı gerekmiyor. Yakışmadı Mehmet’e. Yadırgadım.
Neyse, olur böyle vakalar.
Neticede iki taraf da eğilmedi, bükülmedi, kırılmadı ve penaltılara gelindi.
Sıvas daha fazla konsantre oldu, Petkovic yıldızlaştı ve iyi bir ekip hakkıyla yarı finale çıktı.
Tebrik ederim. Umarım yolları açık olur. Kupanın kalan kısmında onları tutacağım.
Yine de -Galatasaray bakımından- "Bir süre oynamayalım, olur mu canım?" diyor ve susuyorum.