Bir sevgi cümlesi: Nerde duruyon?

Arkadaşlarım “Çok pis televizyon seyrediyorsun” der.

Böyle düşünmeleri tamamen onların problemi. Sabah 7-9’dan başlayarak gün boyu saat başlarında haberleri seyrediyorum, sıcak gelişme varsa takibi kesmiyorum, spor bültenlerini ıskalamıyorum, Eurosport’ta takip ettiğim bir şey varsa ısrarcı oluyorum.

Arada da kaçış alanları yaratıyorum.

Arkadaşlarımın “Pis karıştırıyorsun kafayı” dedikleri nokta aslında bu kaçış alanlarım.

Bir nevi uzaktan kumanda ile Amok koşusuna çıkıyorum:

BBC’de antika programları, TRT Şeş’te hiçbir şey anlamasam da karşısında hareketsiz kalarak seyrettiğim Çinlilerle ilgili Kürtçe dublaj dizi, VH1’da rastladığım heavy metal klipleri... Kontrolden çıkabiliyorum.

Ukala arkadaşlarımın kıymetini bilemedikleri bir program daha var: Esra Erol’la İzdivaç.

Latif (Demirci) başlattı.

Bir akşamüstü arayıp “Sence Lütfi Bey, Huriş Hanım’ın evlilik teklifini kabul edecek mi?” dedi.

Normal bir insan olarak “O ne ya?” dedim.

Esra Erol’la İzdivaç’ı seyretmem gerektiğini söyledi.

Mehmet Ali Erbil’in “İner Misin Çıkar Mısın?”ından beri o kuşaktaki eğlence programlarından uzaklaşmıştım.

Lato eski bir sevdayı gündeme taşımış oldu.

Ara sıra 2’şer, 3’er günlük bloklar halinde seyretmeye başladığım Esra Erol’la İzdivaç’ı sosyal gözlem yapmak, dalga geçmek için filan seyretmiyorum.

Muhabbeti seviyorum, takılıyorum.

Yine de 2009 Mayıs itibarıyla 18’den 88’e Türk insanının bir ilişkiden beklentisinin şöyle olduğunu söyleyebilirim: “Dürüst olsun, evi, arabası, bi de az da olsa düzenli geliri olsun.”

“Her coğrafi ortama gelin gideriz, her eve damat oluruz, yeter ki dürüst olsun...”

Arada paravan varken sorular soruluyor: “Nelerden hoşlanırsın? Daha önce kaç kere evlendin? Niye boşandın? Evin var mı? Gelirin var mı? Dürüst müsün?”

Geçen hafta, kendine eş arayan bir amca paravan çekildikten sonra, evlilik ihtimali üzerine bir araya geldiği kadına ilk olarak şu soruyu yöneltti:

“Nerde duruyon?”

Bomba soru!

Evinin nerede olduğunu, nerede oturduğunu sorduğunu zaten vurgusundan anlıyoruz.

Beni ilgilendiren sorunun güzelliği.

Yıllardır “Ne yapıyorsun?” sorusuna “Duruyorum” cevabını vermiş biri olarak soruya fazlaca derinlik yüklemek istemem.

Ama kalbimden vurdu.

Şimdi eşe dosta soruyorum “Nerde duruyon?..”

Artık derinlemesine mi anlarlar, enlemesine mi, boylamasına mı bilemeyeceğim.

Soru güzel, cevabı beni ilgilendirmiyor!..

Sonra bir gazete haberi dikkatimi çekti.

Hem çok güzel, hem çok akıllı, hem çok zengin, hem iyi eğitimli, hem, hem, hem bir cemiyet ikonu hanımefendi, işadamı sevgilisinden ayrılmış.

Ayrılmakla kalmamış “2 milyon dolarlık kolyemi çaldı” demiş.

Bu noktada sadece “Yuh! 2 milyon dolarlık kolyeye yuh!” demek isterim.

İşadamı sevgili de “Benim garajımdaki otomobillerin değeri şu kadar milyon dolar; kolye çalmam düşünülebilir mi?” diye isyan etmiş.

Oof! Of!

Ben yoruldum, siz de yoruldunuz mu?

O zaman duralım.

Erkin Baba’nın Ankara Delikanlıları’nın en hızlı zamanlara başlamadan önce yaptıkları gibi birbirimize şöööööyle bir bakıp soruyu patlatalım:

“Nerde duruyon?..”
Yazarın Tüm Yazıları