Bir kasaba verecek oy arıyor

- ... Aslında bir askeri diktatörü kabul edebilirim; ama birini ortadan kaldırdığında, o kişi bir daha ortaya çıkamaz!

Haberin Devamı

- Ne yapacağız? Oy vermesek olmaz, kimse bunu yapamaz.
- En saçma adayı seçip pusulaya eklemeye ne dersiniz?
- Ama bu aday inanılmaz derecede saçma olmalı.
* * *
Yukarıdaki görüşler, Springfield Kasabası’nın 2008 seçimleri öncesinde yaptıkları tartışmadan alıntılandı.
“Springfield da neresi” mi buyurdunuz.
Bart, Homer, Marge, Lisa, Maggie ve Abraham Simspson’ın yaşadıkları, 1987’den bu yana bütün dünyanın tanıdığı The Simpsons’ın memleketi.
Pazar öğleden sonra yıllardır peşinden koştuğumuz bu enfes çizgi dizinin 2008 seçimlerini ti’ye alan bölümüne denk geldim.
Kasaba Demokrat/Cumhuriyetçi itişmesinden bıkmış.
Baba Simpson, yani Homer’ın aklı karışık, kendisi gibi oyu belirsiz seçmenlere bar muhabbeti sırasında “Kafamıza göre aday belirleyelim, en salağımız olsun...” önerisi getiriyor.
Kasabada salak bulmak zor değil.
Tatlı dangalak Şerif Wiggum’ın, okul sonuncusu, yayını uydudan alan şirin ve sersem oğlu 8 yaşındaki Ralph Wiggum’da karar kılınıyor.
* * *
Boş zamanlarında çıplak elektrik kablosu yalamak gibi hobileri bulunan adamım Ralph, seçmenin yüzde 53’ünün desteğini alıyor.
Mali konulardaki politikası sorulduğunda cebindeki bozuklukları çıkartıp “Bakııın, bu kadarcık paracık var” diyen, göçmen sorununa “Annecim, yabancılar geliyor” yorumu yapan Ralph, partisi sorulduğunda da “Benim partime hepisiniz katılabilirsiniz, hepisiniz davetlisiniz” diyerek popülaritesini katladıkça katlıyor.
Bölüm, Ralph’in Abraham Lincoln’ün mozoledeki heykelinin kucağında oturup siyasi görüşlerini özetlediği noktada sona erdi.
Maceranın devamını merak ediyorum tabii.
Ama sanırım asıl istediğim pılımı pırtımı toplayıp Simpsonların hayali kasabasına yerleşmek.
Ben kafama bu kadar uygun bir topluluk görmedim arkadaş!

Haberin Devamı

Daha da gitmem İran’a

İRAN’a gitmişliğim yok fakat gitmesem de görmesem de merak ettiğim ülkelerdendir.
“Ezeli dost, ebedi düşman” kontenjanından tarihsel ilişkilerimiz var, köklü bir tarihi ve kültürü var, Kum Kenti gibi görmek, gezmek, durmak, geçmek istediğim mistik yerleri var.
Fakat molla rejimiyle kafam pek uyuşmuyor.
“Kafam uyuşmuyor” derken abartmıyorum.
Benim saçlar okul ve askerlik yılları hariç uzundu, “koparak dökülme dramı” yaşayana kadar da kestirme niyetinde değilim.
Molla diyor ki “Erkekler için saç rehberi çıkarttım, uzatmayacaksın, dikine taramayacaksın, enseyi kapatmayacaksın!”
İşleri doğal sürecine bırakıp “kafa kabriyo” olana kadar beklemek mi gerek şimdi?
Erkekler için saç rehberi çıkartan, vatandaşının saçına başına karışan (Üniversitelerde türban yasağına baştan itibaren karşıyım) molla bende hoş olmayan duygular yaratıyor.
Sana ne benim lepiska saçımdan? İster lüle yapar gezerim, ister topuzuma kalem saplarım.
“Daha da gitmem İran’a; saç menim özümün molla mefendi, sana moooluyor?” diyeceğim, yamuk yumuk bir cümle olacak.
Kalemi erbabına devredeyim; Ferhan Şensoy, “Şahları da Vururlar”ın ilk perdesinden seslensin:
“Herkes bilir az biraz mefailün failün
Şiraz’da vardır kiraz failatün failün, failatün tiyatro
İmama yok itiraz mefailün failün
Adamda sakal beyaz failatün failün, failatün fanatik.
...Failatün faşizma, failatün çok saçma!”

Yazarın Tüm Yazıları