Bir bilinçlenme öyküsü

Bundan yıllar önce (Tam olarak 13 sene), Riko biraderimle ‘‘Dankek’’ reklamındaki tipler gibi oturuyoruz. O reklamdaki tiplerle o günkü durumumuz arasında iki önemli fark var. Birincisi yan yana değil, karşılıklı oturmaktayız. İkinci ve daha mühim olan fark ise birimiz ‘‘Dan’’, diğerimiz ‘‘Kek’’ demiyor.

Daha doğrusu hiçbir şey konuşmuyoruz. Öyle duruyoruz evde işte. Telefon çaldı. Birbirimize baktık... Riko'nun bakış açısından (Harbiden vardır böyle bir açı, aşağıdan yukarı doğru ama şimdi tarif edemeyeceğim) telefon açma sırasının bende olduğunu anladım.

O sıralar her şey sıraylaydı zaten. Kahve yapma sırası, bakkala gitme sırası, evi temizleme sırası...

Açtım bizim Zorro Kamil arıyor. ‘‘Nedir Zorro?’’ dedim

‘‘Oğlum hemen bi tane .... gazetesi alın’’ dedi.

‘‘İmkansız şeyler istiyorsun Zorro'cuğum’’ dedim.

‘‘Alın ağbi ya, üçüncü sayfaya bakın sonra zaten beni arayacaksınız’’ dedi.

Bahsettiği gazete bizim eve giremiyor o dönem itibariyle. Ama arada sırada Zorro Kamil kafayı çektiği zamanlarda bir klasik olarak ‘‘Ulen banka mı soysak acaba’’ diyor... Kıllandım haliyle bizimki bankayı soydu, üçüncü sayfaya haber oldu diye.

Bakkalı arayıp gazeteyi istedim. Sonra az sipariş verip utanmamak için birşeyler daha söyledim... Bu arada Riko ‘‘Ne o gazete?’’ diyerek günün ilk cümlesini kurdu.

‘‘Zorro Kamil aradı, üçüncü sayfada bir şey varmış’’ diye cevap verdim.

Gazete geldi, üçüncü sayfayı açtık... O ne? Topesto!..

Topesto o gazetenin üçüncü sayfasında yer almakla kalmamış bir de elinde pankart var: ‘‘Antik cam atölyelerini kurtaralım’’ diye.

Daha da tuhafı, Topesto'nun diğer elinde bir megafon ve arkasında da kitle var.

Hemen Zorro'yu aradık: ‘‘Ne bu be?’’ diye...

Zorro bir müddet serbest şekilde güldükten sonra: ‘‘Ağbi kız meselesi’’ dedi.

Meğer, o saate kadar okulda hiçbir eyleme katılmayan Topesto, tatilde tanıştığı bir kızı araklayabilmek için, anında bir mücadele bilincine sahip olmuş.

Kız buna ‘‘Burada antik cam atölyeleri varmış. Fakat kimse ilgilenmediği için tahrip oluyor...’’ demiş. Bizimki de kızı gözüne kestirmiş ya, gece oturmuş eylem planı yapmış.

Eh, konu da pek renkli olmadığı için bula bula ‘‘Antik cam atölyelerini kurtaralım’’ gibi müthiş yaratıcı bir slogan bulmuş.

Uzatmayalım, tatil bitti Topesto geldi. Eve girer girmez kapının karşısında bu haberi görünce rengi değişti tabii.

‘‘Siz nereden duydunuz?’’ dedi. Riko havada bir 'Z' çizince de ‘‘Adi Zorro di mi?’’ diye devam etti.

‘‘Arakladın mı peki kızı usta?’’ diye sorduk. ‘‘Yok ağbi’’ dedi.

‘‘Olur öyle şeyler’’ dedik.

‘‘Bakın bunu getirdim ama’’ dedi ve hoparlörü uzattı.

O hoparlör, bu olaydan iki gün sonra, bir ‘‘patates soğancı’’yla mücadelede fevkalade önemli bir görev üstlendi.

Hoparlör'ün hikayesini de sonra anlatırız...


10 Albüm


GEÇENLERDE Q Dergisi'nin ‘‘Bütün zamanların En İyi 10 Albümü’’ adlı yarışmasından bahsetmiştim. Derginin www.q4music.com adresindeki web sayfasına girip oy kullanılabiliyordu. Süre doldu, sandıklar kapandı. Fakat ben yazıda, girip oy kullandığımı söylemiştim. Yer kısıtlı olduğundan 10 albümü yazamamıştım. Bazı okurlar haklı olarak ‘‘Hangi 10 albüm koçum, söyle de bilelim’’ yollu mesajlar attılar. Liste şöyle birşeydi:


1- Nevermind NIRVANA

2- Siamese Dream SMASHING PUMPKINS

3- Exile On Main Street ROLLING STONES

4- Closer JOY DIVISION

5- Surfer Rosa THE PIXIES

6- Blonde On Blone BOB DYLAN

7- The Clash THE CLASH

8- The Modern Dance PERE UBU

9- Horses PATTI SMITH

10- Green R.E.M.


Sıkıcı işte!

HAYATTA dayanamadığım aktörlerin Baldwin Biraderler ve Pierce Brosnan olduğundan emin olarak yaşamaktaydım... Bir gün ‘‘Jumanji’’ filmini seyrederken ‘‘Yeter be!’’ diyene kadar Robin Williams'la bir meselem olduğunu düşünmüyordum.

Ama o gün fark ettim ki; Robin Williams benim canımı acayip derecede sıkmakta. Yani adam iyi oyuncu diyenlere filan saygım var. Ama adam sıkıcı. O ağlamakla gülmek arası bir ifadeyle çıkmıyor mu karşıma, deliriyorum. Yahu, ya ağla, ya gül... Böyle sürekli iki arada bir derede hislenen insan olarak yaşanmaz ki!..

Son olarak Al Pacino (Baba!.. O ayrı) ile oynadığı Insomnia'ya gittim. Giderken de diyorum ki; ‘‘Yav, katili de aynı ifadeyle oynamıyordur herhalde...’’ Hayır ağbi, onu da öyle oynamış. Sinir bir durum...

Bir de Tom Hanks'in ‘‘Oscar'lık oynarım ben usta.. Bak ben böyle bakınca Oscar veriyorlar’’ türü bir tribi var. Yani olmayabilir de, ben kıllanıyorum işte. Onu da gözden geçirmek gerekiyor. Son olarak ‘‘Azap Yolu’’nda hakikaten azap çektim...

Son zamanlarda Jeremy Irons da tedirgin edici işler yapıyor. Çok severim adamı ama o ‘‘Zaman Makinesi’’ zamazingosundaki canavar rolü neydi öyle ya?.. Neyse!
Yazarın Tüm Yazıları