SAYILI gün çabuk geçiyor dedikleri kadar varmış; Dünya Kupası bitiyor. 9 Temmuz gecesi İtalya-Fransa maçının ardından 2010’daki kupanın hayalini kurmaya başlayacağız.
Tuttuğum takım Arjantin elendi, üzüldüm. Tutmadığımdan emin olduğum iki takımın Brezilya ve Almanya’nın final oynama ihtimalleri ortadan kalktı, sevindim.
"Portekiz olsa iyi olurdu; fakat İtalya da olur Fransa da. Hatta İtalya daha iyi olur..." rahatlığıyla seyredeceğim maçı.
Hem zaten kupayı kimin kazanacağını da biliyorum ben!
Nasıl mı biliyorum?
Pro Evolution Soccer veya PlayStation 2 bağımlılarının PES şeklinde bildikleri oyunun sonuncusu, yani PES 5 sayesinde Dünya Kupası sırasında ben de kendimce bir turnuva yaptım.
Açıkçası Arjantin’i tuttuğum için her türlü çirkinliğe başvurarak (Rakibin gücünü azaltıp, kendini süper yapmak gibi...) takımımı Oyun İstasyonu aleminde şampiyonluğa taşıdım.
* * *
Fakat Arjantin elendikten sonra "Küstüm, alın futbolunuzu başınıza çalın, ben artık kütüğü en uzağa fırlatmaca, bindiğin dalı kesmece, sütü burundan çekip gözden fırlatmaca gibi sporlarla ilgileneceğim" noktasına sürüklenmedim.
Arjantin’den sonra kalan maçları aynen oynamaya başladım. Benim yarı finaldeki hesabıma göre finalde İtalya-Portekiz eşleşecek, kupayı da Portekiz alacaktı.
Çarşamba gecesi finalistlerin İtalya ve Fransa olduğu kesinleşince oturdum cihazın başına ve üst üste üç adet Fransa-İtalya maçı oynadım.
Takım kadrolarını filan da vereceğim ama iş çığırından çıkacak. O yüzden sadece skorları vereyim:
Birinci Maç: Henry, kaleci Buffon’un armut gibi boşa çıkmasından (Armutlar boşa çıkar mı diye sormayın, benzetme yapıyoruz herhalde şurada!) faydalandı ve 22’inci dakikada zımbaladı golü. Totti dünyaları kaçırdı (Aslında ben kaçırıyorum tabii golleri!) ve maçı Fransa kazandı.
İkinci Maç: Yine Hauptstadtstadion’dayız. Finalin oynanacağı Berlin Olimpiyat Stadı’nın PES 5’teki adı bu çünkü. Totti’yi kestim, yerine Toni’yi koydum, çitf santrfor oynayayım dedim. 73’üncü dakikada Zidane attı, 1-0 Fransa kazandı yine.
Üçüncü Maç: Hakem yaktı bu kez beni. Gattuso’nun hareketi tamamen topaydı fakat kalpsiz hakem penaltı verdi. Henry, sol alt köşeye vurdu, gol oldu. Kupayı yine Fransa kazandı.
* * *
Kupayı sürekli Fransa’nın kazanmış olmasında benim sürekli İtalya’yı almam ve makinenin de Fransa olarak sahaya çıkması tabii ki etkili olmuştur.
Yine de soran olursa "Ben biliyorum, kupayı Fransa kazanacak diyorum..."
Ama bana kalsa sırasıyla Arjantin, Portekiz, İspanya, Ekvador veya Meksika’nın kazanması gerekiyordu.
Bu arada final maçı için yeniden Berlin yoluna düşüyorum. Kırmızı tribün olarak da bilinen Maraton tribününde, yani protokolün de bulunduğu tarafta (Protokolle alakam yok tabii, ben önemsiz vatandaş kontenjanından bulunacağım orada) F3 bloğunda, üçüncü sırada, 13 numaralı koltukta olacağımı gösteriyor biletim. İtalya’yı tutacağım ama Fransa alırsa da Zidane için sevineceğim.
Dikkatli seyrederseniz, size el salladığımı da görebilirsiniz.
Fazla bir dirençle karşılaşmazsam, kupayı kapıp getirmeyi de düşünebilirim. Sürprize hazır olun yani...