Ben artık parkta yaşıyorum

Ev telefonu sessizliğini "dirülü...diri-dirili-diriliri-lürü... dirili-dirili-lüröğv..." şeklinde inleyerek bozdu.

Sanırım ’bataryasal’ bir problem yaşıyor kendi içinde.

Bir ara kapı zili de (altı yıldır dünyanın en sinir bozucu zil mekanizmasıyla yaşıyorum ama insan buna da alışıyor) farklı "dink-donk"lar geliştirmişti.

Katil Bebek Chucky gibi sesler de çıkarıyordu. Katil Kapı Zili diye bir film yapılıp yapılmayacağını düşünüp, yapılsa bile çok sıkıcı olacağına karar vermiştik.

Zilin cinayet motifi ne olacak? "Vay düğmeme bastın alçak!" diye celallense bile, kurbanı hangi metotla öldürecek? Otomatik kapıya mı çarptıracak kurbanı? Saçmalığın daniskası! Ama eğlenmiştik düşünürken...

Neyse, inleyen telefona dönelim:

- Aloha birader!

- Aloha Topesto, hayrola?

- Çatışma anında mı aradım? Müziği biraz kıssana! İnşaat ne durumda?

- Ha, açık mı kalmış ses? Artık kulaklar şiştiğinden ayırt edemiyorum.

- Senin "inşaata karşı ağır metal" hamlesi yalan mı oldu yoksa?

- Yok, cepheyi genişlettik. Komşuyla koordinasyonlu çalışıyoruz. Bugün anladığım kadarıyla benim salona denk gelen duvara balyozla girişiyor ustalar. Ben de Sex Pistols ayarlamıştım biraz, gel beraber delirelim istersen.

- Yok. Ben daha sakin bir gün planladım kendime. Akşam plan ne?

- Plan mı?

- Yani gün içinde insanlar sorar ya birbirine kardeşim, o manada?

- Ha, kibar davranıyorsun, yanında biri mi var afacan?

- Abi, sen inşaat gerilimi yaşıyorsun, gel akşam çıkalım bir hava alırsın.

- Yani sen diyorsun ki; çıkalım bir yerde biralanalım. Bünyede biriken sinir ve sevimsizlik tortusunu atalım.

- Aynen böyle diyorum.

- Yani diyorsun ki yol bilmeyen taksici, yordam bilmeyen garson, Hawaii kostümlü Mindy bebek satmaya çalışan seyyar şahıs gibi tiplerle uğraşalım.

- Planı tutmadığını seziyorum sanki...

- Bizim komşuyla harekat planını gözden geçirmemiz gerekiyor. Geçen haftaki yazıda "Guns N Roses istedi" demiştim, "Usta ben Slayer istememiş miydim?" dedi.

- Düzeltme talep etti yani.

- Bakma Slayer dinlediğine, hassas çocuktur!

- Ben de evde Pantera filan bulup ayırdım sana, bırakayım mı?

- Pantera olur. Sağolsun okurlardan da destek mesajları geliyor. Avustralya’dan bir okur "Mücadelene destek için, Hard Rock Cafe’de, AC/DC’den Angus Young’ın imzalı gitarına bakarak bir bira içiyorum" diye elektronik selam sallandırmış.

- Vay, havalı bir vaziyet! Peki akşam?..

- Önce vatan kardeşim!

- "Delirdim artık, bana gömlek giydirin" diyorsun yani.

- Sana şöyle söyleyeyim: Tanju Okan’ın harikulade bir şarkısı vardır "Ben Artık Parkta Yatıyorum" diye. Zaten çok severdim, artık en sevdiğim şarkı o.

- Nasıldı o ya?

- "Ben mekanımı çoktan seçmişim/ Ne ev sahibi ne pul, ne senet/ Ne suyun derdi, ne de elektrik/ Ben artık parkta yatıyorum/ Ben artık parkta yaşıyorum!"

- Oooo, sağlammış.

- Sözler Mehmet Teoman. Devamı da şöyle: "Ne kasap ne bakkal hesabı/ Ne borcum var ne de alacaklı/ Ben artık parkta yaşıyorum..."

- Tanju Baba!

- "...Ne mutfak derdi, ne de kapıcı/ Ne konu komşu ne de çoluk çocuk/ Ben artık parkta yatıyorum, ben artık parkta yaşıyorum."

- Özendiğimi bile söyleyebilirim.

- Neyse döndü ustalar, ben komuta merkezine yani setin yanına dönüyorum.

- Tanju Okan’ın şarkısı çok güzelmiş.

- Öyledir, bana şans dileme, ustalara dile. Nı-ha-ha! Programımızı The Stooges’tan bir parçayla açıyoruz "1969". Nı-ha-ha!

Kamyon sloganında modern açılım

Malatya’da, kamyon aksesuvarları satan bir tezgah görmüş ve hemen takılmıştım 5-6 yıl önce.

Biri sağ arka lambanın üstüne, diğeri sol lambanın üstüne yapıştırılan dev mavi gözler, çeşitli ayna sallangaçları, dua eden küçük kız posteri gibi hadiseler satılıyordu.

Bir de kamyon sloganları vardı ’sticker’ halinde satılan.

*

"Hayret, harcadın beni" yazan bir tane almış, bilgisayarın ekranına yapıştırmıştım.

Özellikle uzun yola çıktığımda sıkıntıdan tabelaları filan okurum. Bu arada kamyon yazılarını da okuyorum tabii.

Bu huyumu bilen bazı arkadaşlarım, enteresan bir slogan gördüklerinde haber veriyorlar hatta.

Salı akşamı, televizyon karşısında dururken cep cihazı ışıldadı. Gelen mesaj bölümünde şöyle bir slogan: "Neskafe bile üçü bir arada; ben hálá yalnızım..."

Bandırma’dan İzmir’e doğru yolda olan bir arkadaşım, gördüğü kamyon yazısını canlı yayında bildiriyor...

Kamyon yazısında modern açılım budur işte.

Fakat "Hayret, harcadın beni"nin yerini tutmaz, o ayrı.

Güzel ve Dáhi Kursu projesi kadük oldu

Ticaretten anlamam, küfür filan edilmezse "girişimci" bir ruhum da yoktur. Fakat ara sıra, geyik muhabbetini sürüler halinde Westfalya Ormanları’nda koşturacak kıvama gelmişken, parlak bir fikir çıkarabiliyoruz.

Televizyon aleminden polemik dünyamıza hediye şeklinde sunulan "Güzel ve Dáhi" ile ilgiliydi proje.

Akademiye hazırlık için mahalle arası tabelacısının açtığı resim kursu gibi bir bilgi kursu olacaktı.

Programa aday adayı olarak katılacak güzellere (dáhiye kurs açacak halimiz yok, ne öğreteceğiz ayrıca!) eğitim verilecekti.

Hem bir hanım kızın gelişimini izlemenin vereceği manevi şevk (My Fair Lady efekti), hem de kurstan gelecek para.

Girişimci ruhlara armağan edecektik bu projeyi fakat gel gör ki, yarışma duvara tosladı.

Neyse, yeni sezonda başka bir fikir çıkar zaten...
Yazarın Tüm Yazıları