Paylaş
Sorular basit, cevap zevkinize göre değişebilir. Birinci soru: Klasik romanları sever misiniz? İkinci soru: Çizgi romanları sever misiniz? Üçüncü soru: İkisi bir araya gelse şahane olmaz mı?
Soruları ‘Hangi klasik romanları hangi çizerler buluşturacak?’ şeklinde dallandırıp budaklandırmak mümkün elbette ama ilk cevap olarak ‘Evet’ diyenlerin tarafındayım.
Bu parlak fikri uygulamaya koyan kişi; toprağı bol olsun; Albert Lewis Kanter’di.
1904’te 7 yaşındayken ailesiyle (7 yaşında çocuk tek başına yola çıkacak değildi herhalde, lafa bak!) Rusya’dan ABD’ye göç eder Albert.
Kitap seven çocuklardandır; “Bu da bana ders olsun!” diye okumaz, başka dünyalara, zamanlara kapı arayabilmek için okur.
Depresyon yıllarının ardından, 1930’ların sonlarına doğru ABD’de ‘büyük çizgi roman patlaması’ yaşanırken, Superman (1938), Batman (1939), Captain Marvel (1940) doğarken Kanter de seyyar satıcılık, emlakçılık gibi işlerin ardından New York’a gelmiş ve bir yayıncılık şirketinde çalışmaya başlamıştır.
HERKES KLASİKLERİ OKUMALI
Kitap aşkını devam ettiren Bay Kanter’in aklına yazının başında sıraladığım sorular düşüvermiş. ‘Eğitim şart’ demiş, ‘Herkes klasikleri okumalı’ demiş, ‘Çocuklar kafalarını kaldırmadan bu çizgi romanları okuduğuna göre’ demiş, ‘Ben bunları bir güzel harmanlayayım’ demiş ve sözünün eri bir adam olarak dediğini yapmış.
Ekim 1941’de ‘Classic Comics’in ilk sayısı çıkmış. İlk sayı için seçilen klasik roman Alexandre Dumas’nın ‘Üç Silahşörleri’ olmuş. Çizgi kalitesi açısından çok parlak olmasa da ilgi ve satış iyi gidince devamı gelmiş: Sir Walter Scott’tan ‘Ivanhoe’, Herman Melville’den ‘Moby Dick’, Charles Dickens’dan ‘İki Şehrin Hikayesi’ ve diğerleri...
1947’de serinin adı değişmiş ve bugün daha çok bilinen, hatırlanan ‘Classics Illustrated’ seçilmiş.
1953’te ‘Classics Illustrated Junior’ı ‘Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler’le başlatmış; hedef çocuklar.
Eee zaten çocuklar değil niydi hedef? Başta belki öyleydi ama ‘Klasikleri okumadan bilen/bildiğini söyleyen’ veya ‘Aaaa fırsat bu fırsat, ben ne okuyacağım abi tuğla gibi klasiği şimdi’ diyen yetişkinlerin de devreye girmesi, daha çocuksu klasikleri veya masalları ayrı bir dergiye çevirmeyi gerektirmiş.
KENDİNE HALA OKUR BULUYOR
1960’ların başında aylık derginin tirajının 250-300 bini bulduğu düşünülürse, Bay Kanter’in başarısı daha iyi anlaşılır. 70’lere girerken haklarını başka bir şirket almış. Kanter yaşlılık günlerini ailesiyle geçirirken 1971’de ‘Classics Illustrated’ doğal ömrünü tamamlamış. Üç yıl sonra da fikir babası Kanter ölmüş.
‘Classics Illustrated’ eski sayılarının yeniden ve yeniden ve yeniden basılmasıyla varlığını sürdürdü, bugün ciddi koleksiyonerleri var. Peki ya Kanter’in fikri?
O fikir 1990’larda yeniden parlak bulundu ve çeşitli klasikler yeni çizerler tarafından ele alınmaya başlandı.
Bay Kanter’i geçen akşam NTV’nin yayınladığı Sherlock Holmes klasiği ‘Kızıl Dosya’yı okurken hatırladım.
Arthur Conan Doyle’un müthiş kahramanı Holmes ve arkadaşı Doktor Watson’un tanışmalarını da anlatan macerayı Ian Edginton uyarlamış, I.N.J. Culbard çizmiş, Kutlukhan Kutlu da Türkçeye çevirmiş.
NTV’nin serisinden çıkan diğer edebiyat uyarlamalarından tanıdığımız bir ekip. Holmes’un ‘Baskerville Laneti’ macerası ve Wilde’dan ‘Dorian Gray’in portresi aklımda.
KAPİTAL’İ DE UNUTMAYALIM
Bu alanda tek yayıncı NTV değil. April Yayıncılık’ın ‘Çizgi Klasik’ serisi de Jack London, Edgar Allan Poe ve O. Henry uyarlamalarıyla dikkat çekmişti. Karl Marx’ın ‘Kapital’inin manga versiyonunu veya Fransızların mühim çizerlerinden Tardi’nin ‘Paris Komünü’ çalışmasını anmak gerekiyor herhalde.
Klasiklerin çizgi romanlarla ortaklığından her zaman tatmin olamasam da (çizgiler zevkime pek uymuyor) takip etmeyi seviyorum. Kızıl Dosya’yı arkadaşlarının yanına kaldırırken ‘A Study In Scarlet’ı okumamıştım iyi oldu, dediğimi fark ettim.
Rahat uyuyun Bay Kanter; parlak fikriniz hala işe yarıyor...
Paylaş