ÖNERİMİN saçma gözüktüğünün, Ali Babacan’ın (AB ile ilgili olan) görevini Seda Sayan’a bırakmasının mümkün olamayacağının (Ben ısrarcıyım, o ayrı!) ben de farkındayım.
Ama önce bir dinleyin.
***
Müzakere süreci, AB’ye üye olan hiçbir ülke için kolay geçmiyor. Türkiye için ayrıca zor geçeceği de belliydi.
Burnumuzdan kıl aldırmayı milletçe pek sevmeyiz. Hele bir Finli’nin gelip "301’inci maddeniz olmamış, bir daha düzenleyin, olmadı kaldırın" demesi filan sinirlerimizi zıplatıveriyor.
Olli Rehn’in TBMM Uyum Komisyonu üyeleriyle görüşmesinde "salatalık sohbeti" yaptığını okuyunca, "Malzemeye gel!" diyerek habere daldım.
Ben bekliyorum ki bir vekil çıkıp "Hişşş Olli! Boyun uzun diye kendini adam sanma. Asmadaki hıyara iyi bakarsan boyu iki metreyi de bulur ama biz ona yine hıyar deriz!" filan demiş.
Bunun üzerine Olli gide gele uyum sağladığı hareketlerimizden birini devreye sokmak amacıyla "Tut şu ceketi birader. Sen kime asma hıyarı diyorsun kültür sebzesi?" diyerek karşılık vermiş filan.
Yok, öyle olmamış.
Salatalık muhabbeti "Biz burada turşuluk salatalığın boyunu tartışırken, siz ifade özgürlüğü diyorsunuz Olli Rehn!" şeklinde yer bulmuş kendine gerginlikte.
***
Türk televizyonlarının kişiyi maymunlaştırma sürecindeki başarısını, nice aklı başında gözüken insanı düşürdüğü hallerden dolayı biliyoruz.
Hele sabah programlarına çıkıp da hayatının kalan kısmında rasyonel kararlar alabilen insana hiç rastlamadım.
Bu sebepten Olli Rehn’in "Gel Oli’cim, ifade özgürlüğü konuşacağız" diye kafalanıp "Safiye’yle Faik Evlere Şenlik" veya "Sabah Sabah Seda Sayan"a katılmasını sağlamak gerekiyor öncelikle.
Seda Sayan’ın "Aman be Olli, al sana ifade özgürlüğü konuş be anam!" diyerek Olli Rehn’in ağzına seyirciler tarafından hazırlanmış su böreğinden bir dilim "ittirmesi" herkes için hayırlı bir sürecin başlaması manasına gelebilir.
Bir hafta düzenli olarak Seda Sayan Show’a çıkarılması durumunda, altıncı programda Adnan Şenses gibi ceketi beline bağlayıp göbek atmaya başlamazsa ben de hiçbir şey bilmiyorum.
***
AB ile müzakere sürecini izlenme oranları da yüksek bu programlara taşırsak, Türkiye hem oynar hem tartışır.
Seda Sayan’ın bence hiç kimsenin kaçamayacağı samimiyet atağından kurtulması imkansız olan Olli Rehn de bir süre sonra "Seda Abla, ben artık bir Türk kızıyla evlenmek istiyorum. Yarın yaprak sarma olacak di mi stüdyoda?" filan demeye başlar.
Ali Babacan’ın görevini Seda Sayan’a devretmesine gelince.
Seda Sayan’ı AB’nin üzerine salmamız durumunda (Safiye’yle Faik Evlere Şenlik ekibi, Kuşum Aydın, Ahu Tuğba ve Meriç ’The Aktör Aşık’ Bey’in de bu milli dava uğruna Seda Sayan’ın arkasında güçbirliği oluşturacağına eminim) bir yıl içinde olumlu netice alacağına eminim.
Eh, bu kadar emek verdikten sonra o koltuk da Babacan yerine Seda Sayan’ın hakkı olur. Fikrimin temel dayanağı budur, arz ederim.
(Not: Avrupalı öyle sululuk kaldırmaz diyecek olanlara hafta içinde Türk televizyonlarına da yansıyan bir görüntüyü hatırlatmak isterim. Belçika’daki seçimlerde Türk bölgesinden aday olan hali hazırdaki Adalet Bakanı hanımefendi, Tarkan’ın şarkısı eşliğinde bizimkilerle karşılıklı göbek atıyordu. Hem de öyle böyle değil...)