Ayırmayın bu sevenleri, başkalarını yakmasınlar



Kanat ATKAYA
Haberin Devamı

KUTSAL ense günlerini hareket sayımızı minimuma çekerek değerlendirdik.

Benim bu kadar boş kalabilmeme şaşıran Riko ve Topesto, neredeyse her gece eve gelmeye başladı.

Dünyanın en mühim keşfinin uzaktan kumanda aleti olduğunu söylediğim gece, durumumun ağırlaştığını bildirerek derhal diriltilmem gerektiğine karar verdiler.

‘‘Bakın koçlar! Müdahale edilecek bir pozisyon yok’’ dediysem de kár etmedi.

Zorla dışarı çıkardılar.

Dışarı dediğim de, üç sokak aşağıya Topesto'ya gidildi.

Orada da direkt kanepeyi kaptım.

Ama televizyonu açmama engel oldular.

Riko mütemadiyen abuk sabuk mevzular açmaya çalışıyor.

Son takıntısı Filipinler.

Sana ne Filipinler'den güzel kardeşim, di mi yani?

Yok, taktı kafayı bir kere.

İçlenip içlenip ‘‘Filipinler'de sistemin değişmesi gerek!’’ diyor.

Biz de ‘‘Filipinliler de öyle düşünüyor zaten’’ dedik.

Ama bunun derdi başka; ‘‘Filipinler, Filipinliler'e emanet edilmeyecek kadar hoş bir diyar’’ diye tutturmuş.

*

Topesto'nun kafası attı, ‘‘Seni niye geriyor Filipinler? Derdin ne bu şirin Güneydoğu Asya memleketiyle? Bulduysan bir model, öksür!’’ dedi.

Riko da öksürdü...

Efendim Filipinler'de Başkan olmamalıymış.

Adamlar kim gelse istemiyormuş

Herkesi protesto ettiklerine göre, Filipinler'de artık Başkan olmasınmış.

Çocukluğundan beri haberlerde bir takım öfkeli küçük adamların protesto gösterilerini izlemekten bıkmış.

Başkan olmasın, gösteri de olmazmış!

Beyimizin parlak fikri meğer bundan ibaretmiş.

Kısaca ‘‘Yuh!’’ deyip konuyu kapattık.

*

Riko'nun bu muhteşem fikrinin üzerimizde oluşturduğu ağırlığı dağıtabilmek için Topesto'yla ortak karar alıp ‘‘Tarkan Viking Kanı’’nı seyretmeye başladık.

‘‘Gümüş Eyer’’ de güzel filmdi.

Ama sırf Kartal Tibet'in ahtapotla savaştığı sahne için bile 100 kere seyredilir ‘‘Tarkan Viking Kanı.’’

Bir çizgi roman ancak bu kadar güzel film yapılır.

Hele Türk Sineması'nın o dönemki şartları düşünülürse, sahnenin önemi daha da iyi anlaşılıyor.

Topesto, o filmde ahtapotu idare eden Yılmaz Kanat'ın oğlundan, sahnenin nasıl çekildiğini dinlemişti bir vakit.

Saatlerce, buz gibi suyun içinde, o ahtapotun nasıl idare edildiğini öğrenince bizim turşu Topesto bayağı bir duygulanmış.

*

Oğlundan söz almış, bir gün bizi Yılmaz Kanat'la tanıştıracak.

Tanıştığımız zaman ben de size hikayeyi aktaracağım. Söz yani!..

Biz heyecan içinde ‘‘Tarkan Viking Kanı’’ seyrederken, Filipinler modeliyle dalga geçtiğimiz için küsen Riko da, elinde kitapla mırıl mırıl birşeyler yapıyor.

Şöyle bir baktık ki herif Eminem kitabı okuyor.

Bu zaten rapçı Eminem'in hastası.

Bu herife takılmaya başladığından beri yaylanarak yürüyor bize ‘‘What'z up bro!’’ filan diye sesleniyor.

Sinir bozuyor yani.

‘‘N'apıyorsun usta sen?’’ dedik.

Şarkı sözlerini ezberliyormuş.

Yani şarkı sözü ezberlenir de rap şarkı sözü ezberlenir mi kardeşim.

Kitapta hem İngilizce hem Türkçe sözler var.

‘‘Hangisini ezberliyorsun’’ dedik.

Kafasını bile kaldırmadan ‘‘Karşılaştırmalı!’’ dedi.

İyice ruh hastası oldu yani.

*

Film bitti eve döndüm.

Yoldan da gazete aldım.

Sevgililer Günü haberleri.

Ama esas darbe çalışmadığım yerden geldi.

Sevgililer Günü ilanları.

Yani, dünyada ‘‘Tavuğum, böcüğüm, küçük balinam, Pinokyom, maymunum, Hubble teleskobum’’ diye seven ve sevilenler var.

Hakikaten ayırmayın bu sevenleri.

Ayrılıp da başkalarını yakmasınlar.

katkaya@hurriyet.com.tr

Yazarın Tüm Yazıları