Atilla Koç'un uykusu Times'ın sorusu, PPP ve hijyenik bakan kriteri

GAZETELERİN haber merkezlerinin ve yazı işlerinin her yıl muhakkak önlerine gelen, otomatik olarak değerlendirdikleri bazı haberler vardır.

Mesela "sıcakların artmasıyla damdan düşme vakaları" veya "topladıkları mantarlardan zehirlenen vatandaşlar" türü haberler.

Her yıl sıcaklar artar ve damdan düşme vakalarıyla ilgili haberler gelmeye başlar. Her yıl bu haberleri görmeye alışmış olan yazı işleri, haberi küçük bir şekilde ya görür ya da görmez.

Damdan düşenleri umursamadığından yapmaz bunu ama. Mesleki deformasyon denebilir belki, fakat bu da haksızlık olur. Açıkçası gazeteciliğe başladığım dönemde çok önemsediğim bu habere zamanla "Her yıl aynı zamanlarda insanların damdan düşecekleri biliniyor. Haydi düşenlerin basireti bağlanıyor diyelim; hiç kimse uyarmaz mı? Kimse çıkıp 'Dam düz, kenarlara bir şeyler koyalım?' demez mi?" şeklinde yaklaşmaya başlamıştım ben de.

***

Mantar zehirlenmeleri de aynıdır. Bu mantarların toplandığı yerler belli. O bölgelerde "Şu mantarı yiyebilirsiniz, şundan kesinlikle uzak duracaksınız" şeklinde minik bir eğitim kampanyası düzenlense, en azından mantardan zehirlenen vatandaş sayısı düşer...

Bu haberleri hatırlamama bir başka haber yol açtı. Dünkü Hürriyet'in 24'üncü sayfasında "Bakan Koç yine uyudu" başlığıyla yayınlanan haberde Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un gensoru görüşmeleri sırasında da uyuduğu belirtiliyordu.

"Eeeeeee, n'olmuş yani?" dedim kendi kendime. Atilla Koç'un uyuması bana sorarsanız artık haber değerini kaybetmiştir. Yazı işleri illa bakanın uyku raporunu vermek istiyorsa, bunu günlük olarak duyurabileceği bir köşeye, mesela astroloji köşesine veya hava durumu köşesine taşımalıdır.

Belli illerimizin ve Avrupa başkentlerinin hava durumunun yanına küçük bir Atilla Koç köşesi koyup, "Uyudu" veya "Uyumadı" demek artık yeterli olacaktır.

Bir de sempati beslemeye başlıyorum Koç'a ki; asıl o korkutuyor beni. "Dokunmayın bakan beye, uyuyor işte" demek istiyorum bu haberleri gördükçe.

***

Polemik, gazetelerin sevdiği ve gürbüz bir çocuk gibi beslendiği bir hadise. Washington Times, "Laura Bush 'Geceyarısı Ekspresi'ne gitse, Türkiye ayağa kalkar mıydı kalkmaz mıydı?" sorusuyla bence müthiş bir muz orta yaptı köşe yazarlarımıza.

Emine Erdoğan'ın "Kurtlar Vadisi Irak" filmini izledikten sonra yaptığı övgüler nedeniyle bu soruyu ortaya atmış Washington Times. Bence tartış tartış bitmeyecek bir soru. Gerisi köşe yazarlarımıza kalmış.

***

Enerji Bakanı Hilmi Güler, yapımı tasarlanan nükleer santrallarlı ilgili olarak "çevre konusunda hükümetimiz son derece hassas" dedi, çok güzel. Santralların nasıl yapılacağı ile ilgili olarak ihtimalleri sıralarken "PPP dediğimiz yöntem de uygulanabilir" dedi.

PPP nedir, çıkaramadım. Baktım "Public Private Partnership" manasına geliyormuş yani "Kamu ve Özel Sektör Ortaklığı."

Ancak Vem Çobanlı'nın hazırladığı Ulusal ve Uluslararası Kısaltmalar ve Kısa Adlar Sözlüğü'nde "PPP"nin karşısında "Polluter Pays Principle" da yazıyor; yani "Kirleten Öder İlkesi..." Hatırlatayım dedim.

***

Kemal Unakıtan, oğlunun yumurta ticaretiyle ilgili eleştirilere "Hijyenik bir şey yiyorsunuz sayesinde, onu da takdir edin" demiş.

Bundan sonra Maliye Bakanı seçilirken, oğlunun hijyenik gıda üreticisi olması da bir kriter kabul edilmeli. Gelecek nesiller şimdiden borçlu sayılır bu hizmetinden dolayı Unakıtan'a; bunu da aklınızdan çıkarmayın tamam mı?
Yazarın Tüm Yazıları