Alphaville ha, vaaaay!

MEMLEKET özellikle bu sene konser açısından bir hayli zengin. Dolar biraz delikanlı olup yerinde durunca millet de veriyor bünyeye organizasyonu.

Arada heyecan verici konserler olduğunda kaçırmamaya çalışıyoruz. Yani işte kalkıp t.A.T.u. konserine gitmiyoruz (Zaten Cimbom'un maçı vardı o akşam, nereye gidiyorsun hooop!) ama ne bileyim bir Skin konserine giderim herhalde.

Bu arada bomba çalışmadığımız yerden patladı. Alphaville geliyormuş.

22 Temmuz'da Burç Beach'te, Gümüşdere'de konser verecekmiş elemanlar. Tabelasında herhangi bir şekilde 'beach' yazan bir yere prensip olarak gitmiyorum.

Denize girmeye, güneşlenmeye karşı çıkacak kadar insanlık duygumu yitirmiş değilim fakat bu 'beach' hadisesi beni fersah fersah aşıyor.

Parmak arası terlik, pareo, plaj voleybolu, hiper cool şahsiyetler filan ı-ıh, rahat edemem öyle yerlerde. Yani 'beach'e gideceğime, Bebek'te çotonok diye donla denize atlayıp, çıkınca da ısınmak için asfalta yatan halkıma katılabilirim.

Fakat bu durumda Alphaville'i ıskalamış olacağız. Belki eskiden, ünlü sanatçılar Bebek Gazinosu'nda sahneye çıkarken babalarımızın, annelerimizin yaptıkları gibi sandalla açıktan takılınabilir.

Ama Gümüşdere'ye kadar kim kürek çekecek? Aslında bizim Topesto eski kürekçidir ama böyle bir teklifte bulunsam, kafama bi yumruk çakar herhalde ‘‘Höst!’’ diye.

Alphaville 1980'lerde TRT 3'te çalsa da dinlesek diye yanıp tutuştuğumuz ‘‘Sounds Like A Melody’’ demek ‘‘Forever Young’’ demek ve muhakkak ‘‘Big In Japan’’ demek.

Kaçmaz, kaçmamalı.

Durun bakalım çözeceğiz bu işi...


Kanat meselesi

GÖRDÜĞÜNÜZ üzere, dolaylı yoldan da olsa sayfanın tamamına el koymuş bulunuyorum. Yani koca gazetede, Beylikdüzü'ndeki 'kanat'çıların haberini koyacak yer olarak benim sayfam seçilmiş.

Önce art niyet mi var? Kafa mı buluyorlar benimle diye paranoyaya kapıldım.

Çaktırmadan biraz ağızlarını arayınca herhangi bir fena hisse sahip olmadıklarını anladım. İnsanın adının 'Kanat' olması zaten yeterince enteresan.

Hoş küçükken çok dalga geçerlerdi ama büyüyünce havalı oldu. Çok faydasını görmüşlüğüm de vardır yani, onu da söyleyeyim arsızca.

Neredeymiş bu Beylikdüzü'ndeki kanatçılar ben şimdi gidip onu okuyayım.


Ken Parker ve Norma Jean


BERARDI ve Milazzo'nun çizgi roman alemine hediye etmiş olduğu Ken Parker (Türkiye'de ilk yayınlandığında Alaska ismi seçilmişti, öyle de hatırlıyor olabilirsiniz) benim en sevdiğim kahramanlar arasındadır.

Robert Redford'dan esinlenerek yaratılan Ken Parker, Türkiye'de sık sık kesintiye uğrayarak yayınlandı. Bu durumun normalde okuyucuyu soğutması gerekir değil mi? Hayır efendim, Ken Parker'ın tadına varmış olanları hiçbir aksilik yıldırmadı.

Son olarak Rodeo Yayıncılık üstlendi Ken Parker'ı yayınlama işini. Bir incelik yaptılar ve Parantez'in bıraktığı yerden devam ettiler.

Derken sürpriz bir şekilde büyük boy basılmış bir Ken Parker albümü çıktı. Özel Seri dendiğine göre, bu büyük boy kitaplar devam edecek demektir. Daha önce de sadece bir tane büyük boy Ken Parker basılmıştı.

Haliyle küçüklere göre çok daha güzel oluyor.

Bahsettiğim Özel Seri'nin ilk kitabında ‘‘Norma'nın Prensi’’nde Ken Parker'a eşlik eden kadının adının Norma olmasının da bir nedeni var. Çünkü bu kadın Marilyn Monroe'nun (Norma Jean'dir ya gerçek adı) ta kendisi.

Yani tabii ki kendisi değil de, tip olarak Norma Jean'i seçmişler. Bu tarz numaralar yapmayı zaten sever bu ekip. Böylece derginin kapağında da Marilyn Monroe'yla Robert Redford bir araya gelmiş olur.

Bunun ne önemi var? Hiiç, bilginiz olsun. Favori Ken Parker maceram olmasa da, hikaye de gayet güzel...

Bu arada Tex'in 240 sayfalık büyük kitap serisinin 10'uncusu da çıkmış. Onu da bilin, bulunduğunuz ortamda mevzu açılırsa Fransız kalmayın.
Yazarın Tüm Yazıları