Paylaş
Ağaçların suya erdiği, endemik bitkilerin hayata ve zamana tutunmaya çalıştığı, yolu düşenin huzur arayıp bulduğu güzeller güzeli bir koy...
Rant hayaliyle üstüne dökülecek salyadan korumak, kollamak, geleceğe emanet etmek için gözümüz gibi sakınmak gereken bir miras...
Hal böyleyken “yine” ihaleye çıkartıldı ve “verildi” Kleopatra Koyu... “Yine” diyorum çünkü 2015’teki ihale tepkilerle birlikte püskürtülmüştü.
Ancak “Kime verildi?” diye soracak olursanız işin o kısmı biraz karışık. Alanın bile haberi yok desem inanır mısınız?
Arkadaşımız Aysel Alp, Kleopatra Koyu’nu kimin aldığını ve koya nasıl bir tesis yapılacağını öğrenmek için yola çıkmış, akla hayale gelmeyecek tuhaflıkta bir manzarayla karşılaşmış.
Olaylar şöyle gelişiyor...
Koy, 30 Mayıs’ta düzenlenen ve “butik ihale” izlenimi yaratan bir ihale ile “5+24”, toplam 29 yıllığına bir firmaya tahsis edildi.
Yöre halkı damdan düşen bu ihalenin ardından ayaklandı, sivil toplum örgütleri, siyasi parti temsilcileri vb bir protesto eylemi düzenledi.
Koya kimin ne yapacağı, nasıl bir tesisleşme ile canına okunacağı ise ne hikmetse anlaşılamadı.
Arkadaşımız Aysel Alp ihaleyi kazanan Sembol İnşaat’ın ortaklarından Fettah Tamince’yi aradığında şu cevabı aldı:
“Benim günübirlik tesisle ne işim olur? Milyarlık cirosu olan bir turizm markasıyım. Günübirlik tesiste anama yoğurt yaptırıp, hanıma da gözleme mi açtıracağım? Noter aracılığıyla bakanlığa başvurduk, ‘Biri bizim adımızı mı kullandı?’ diye sorduk. Anlamaya çalışıyoruz...”
Bu kez Sembol Turizm ve Otelcilik AŞ’nin ortaklarından olan ve ihale katılımcısı olarak belgelerde adı geçen Sedat Yıldız’ı aradı.
Onun cevabı da kafanın henüz karışmamış kısımlarını karıştıracak şekildeydi:
“Ne ihalesi? Biz mi almışız? Kaça almışız?”
Bir şirketin ihaleyi kazandığından haberi olmamasını bir yere kadar anlayabiliyorum da, katıldığını hatırlamaması biraz tuhaf değil mi?
Arkadaşımız hatırlatmış tabii hangi ihale olduğunu. Bunun üzerine de “Tamam, biz vekâlet vermiştik. Demek almışız” cevabı gelmiş.
“Peki ne yapmayı düşünüyorsunuz?” sorusunun cevabı ise “Ne bileyim ne yapacağız? İlgilenen kişiyle konuşup size döneyim” olmuş ancak ne arayan olmuş, ne soran...
Bu noktada “Acaba ihale yapılmamış olabilir mi? Bir hayali endişenin peşinde mi koşuyoruz?” diye soruyor insan kendi kendine değil mi?
Arkadaşımız kendi kendine soracağına, doğru olanı yapmış ve Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürü Nurettin Taş’a sormuş bu soruyu.
Gelen cevap şöyle:
“30 Mayıs’ta ihaleyi sonuçlandırdık. 505 bin lira yıllık kira bedeliyle, 29 yıllığına bir firma aldı. Koya 5 yıldızlı otel yapılması mümkün değil. Günübirlik kullanım alanımız var. Bir de bungalovlar olacak. Bunların sayısı ise imar planıyla belli olacak. İmar planı ihaleyi kazanan firma tarafından yapılacak, bizim görüşümüze sunulacak. Biz uygun görüş verirsek Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na gidecek. Onlar da onaylarsa uygulamaya girecek...”
İmar planı belirsiz, daha da ötesi kazananın insafına bırakılmış bir ihaleden ve doğurabileceği tahribattan hayır gelir mi acaba?
Ne diyordu Aleyna Tilki?
“Aldığın o koyu, yerine koy lütfen...”
İyi bayramlar. Mümkün mertebe...
Paylaş