Paylaş
Akılsızlık, saygısızlık, rezillik, tanıtım için ne yapacağını şaşırmak... Hangisini (hepsini veya ötesini) uygun görürseniz, işte öyle bir hareket...
Hatırlarsanız, “devrin yükselen değeri” pozisyonundaki bir inşaat şirketi de Halisdemir’in adını kullanarak bir konut projesi yapacağını duyurmuş, ailesi karşı çıkınca, oğullarının adının reklam amaçlı kullanılmasına isyan edince apar topar geri adım atmıştı.
Bir şehidin adını kullanarak maddi kazanç sağlanacak bir işe kalkışmak ne akla, ne vicdana sığar.
Fakat biz neler gördük neler?..
Hatırlayalım mı içimiz kararak, “Oooof, of!” diyerek?..
“Şehide ayıp”, “Şehide büyük saygısızlık” diye arşiv taraması yapınca ortaya neler çıkıyor bir bakalım mı?..
18 Mart 2007’de, İskenderun’da düzenlenen Çanakkale Şehitlerini Anma programına katılanlar arasında gözü yaşlı, ruhu isyanda bir aile daha vardı.
11 Temmuz 2006’da Şırnak’ın İdil ilçesinde devriye görevi yaparken arkadaşı Sait Bal ile birlikte teröristlerin açtığı ateşle şehit düşen polis memuru Mehmet Yardımcı’nın ailesiydi bu...
Evlatlarını, canlarını yitirmiş aile, şehit yakınlarına ödenen nakdi tazminatı ve maaşı alamadıkları için şikâyetçiydi.
Başvurularına aldıkları cevap neydi biliyor musunuz?
“Oğlunuzu öldüren teröristleri yakalayamadık, kimliklerini de belirleyemedik. Bu vaziyette ödeme yapamıyoruz...”
Al sana ayıp!
16 Mayıs 2016’da küçücük bir haber vardı bazı gazetelerde:
“Zonguldak’ın Alaplı ilçesindeki Şehit Piyade Onbaşı Ferhan Boz’un kabrindeki göndere, son 5 ayda ikinci kez çalındığı gerekçesiyle itfaiye ekiplerinin yardımıyla Türk bayrağı çekildi. Şehidin kardeşi Mehmet Ali Boz, gazetecilere yaptığı açıklamada, ağabeyinin 690 Evler Mezarlığı’ndaki kabrinin başında bulunan gönderdeki Türk bayrağının 5 ayda ikinci kez, gönderden kimliği belirsiz kişi ya da kişiler tarafından çalındığını söyledi...”
Şehit kabrinden bayrak çalacak kadar alçaklaşmış bazı insanlar da yaşıyor bu toplumda.
Al sana ayıp!
15 Eylül 2012’de, şehitlerin hatırasına gösterilen “saygının”(!) bir başka örneği geldi İzmir’den.
Hakkâri Şemdinli’de şehit düşen Mehmet Çiftçi’nin babasının isyanı, kredisinin peşinden koşmaktan yorulmamış bir bankaya karşıydı:
“Oğlumun vefatından sonra bankaya şehadet belgesini götürdüm. Oğlumun şehit düştüğünü söyledim. Ama buna rağmen bankanın avukatları beni sıkıştırıyor. ‘Borcu ödemezseniz evinize icra gelir’ diyor. Bu yaklaşım bizi çok üzdü.”
Al sana ayıp!
21 Aralık 2015’te Sivas’ta oynanacak Sivasspor-Kayserispor arasındaki futbol maçı için kente gelen holiganların densizliği yansımıştı gazetelere, haber bültenlerine.
Elbette camiaların değil, bir grup holiganın ayıbıydı Şehitler Anıtı’na sprey boya ile “Bir gece ansızın geldik...”, “Babanız Kayserispor” yazmak; ama bu ayıbı yapan da neticede bu memleketin vatandaşıydı...
Al sana ayıp!
Daha yakın geçmişte, Eylül 2016’da akıl almaz, vicdana sığmaz bir ayıp, bir saygısızlığa şahit ettik.
Şanlıurfalı asker Halil Şıltak, Siirt’in Pervari ilçesinde şehit düşmüştü.
Memleketinde toprağa verilecekti. Sonra?..
Okuyalım, hatırlayalım:
“Şehide son görevini yerine getirmek için mezarlığa gelenler, birkaç kürek de olsa toprak atmak için beklerken, az ilerde mezar yeri kazmak için getirilen kepçeyi gördü. İmam, ‘Hava sıcak, misafirleri bekletmeyelim. Kepçe gelsin’ dedi. Şehidin mezarına toprak atmak için bekleyenler bir kenara çekilmek zorunda kaldı. Birkaç dakika içinde kepçe şehidin mezarının toprağını doldurdu...”
Al sana ayıp!..
Dahası da var bu örneklerin biliyoruz değil mi?
Ayıp, ayıp, ayıp be!
Paylaş