Paylaş
Çoğu kamu spotunun aksine eli yüzü düzgün sayılacak 44 saniyelik videoda dış ses şunları söylüyordu:
“Evdeki şiddet hangi koşullar altında yaşanırsa yaşansın meşru değildir. Kadına şiddetin bir bahanesi ya da affı yoktur. Kanunlarımıza göre şiddet uygulayan kişi, alınan tedbir kararına aykırı hareket ederse doğrudan soruşturma ve yargılama yapmaksızın, ertelenmeksizin, para cezasına çevrilmeksizin zorlama hapsine alınır. Evdeki şiddet hapiste biter...”
Gayet yerinde, doğru, toplumu bilinçlendirmeye veya “kendine getirmeye” yardımcı olacak türden takdir edilecek bir uygulama.
Buraya kadar iyi geldik ama bundan sonrası hazin...
“Nedir bundan sonrası? Ne olmuş olabilir? Bu son derece yerinde mesajlara karşı çıkılmadı herhalde?” diyeceksiniz; demeyin...
Çünkü bu videonun altına gelen yüzlerce yoruma bakmak ve “Ah vicdan, ah izan, vah insanlık!” demek gerekecek önce.
Seçtiğim birkaç yorumu paylaşayım, vaziyeti görün isterim:
“Çok güzel bir video olmuş resmen beni canlandırmışlar. Tebrik ederim. Bu videoyu tasarlayan arkadaşın gelmişine geçmişine selam ederim. Devamında; sadakatsiz kadınları, ahlaksızlık ve edepsizlik abidesi kızları, insanı çıldırtan kaprisleri de yayınlamanızı temenni ederim...”
“Yeniyetme sözde Müslüman feministlerle el ele verip çıkardığınız yasalarla, yakında ailenin köklerine yerleştirdiğiniz dinamitler patlayacaktır. O zaman ortada zindanlara atacağınız kimse kalmayacaktır. Tanrılaştırdığınız kadınlar da kurtaramayacak toplumu...”
“Feminizm terörü bu, başka bir şey değil... Yazıklar olsun. Bazı ikiyüzlü erkekler de kadını ilah yapıp tapınma derdinde.”
“Kadına şiddet var diye diye kadınları tepemize çıkardınız. KADEM başkanını Aile Bakanı yaptınız! Feminist kadın derneklerine ayak uydurup yasa çıkartıyorsunuz! Lafa gelince 3 çocuk diyorsunuz ama aileleri 6284 beyana esas bir çift söz ile dağıtabilecek yasa çıkartıyorsunuz! Ayıp!”
İşi daha ileri götürüp Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedefe koyan, “Daha da oy vermem” tehdidi savuran ve hatta savcıları göreve çağıran bu ve benzeri “tepkilerin” bir ortak özelliği de berbat bir Türkçe ile yazılmış olmaları.
Elbette bu kadın düşmanı mesajlara karşı çıkan, eleştirenler çoğunluktaydı ancak bir kullanıcının yazdığı gibi “2 dakika ‘mentionlar’ı dolaşayım dedim, 5 IQ puanı geriledim derhal buradan uzaklaşmam gerek...” hissiyle baş başa kalma ihtimali daha yüksekti...
Her gün en az 1 kadının öldürüldüğü (2018’de şu ana kadar en az 363 kadın öldürüldü), kadına yönelik fiziksel, ekonomik, cinsel ve psikolojik şiddetin doludizgin koştuğu bir ülke burası...
Pazar günü Banu Tuna’nın Hürriyet Pazar’da yayınlanan dosyası durumun vahametini “oran oran”, “istatistik istatistik” ortaya koyuyordu.
“Kadınların yüzde 62.2’si gelecekten umutsuz; yüzde 48’i dünyaya tekrar gelse, kadın olarak gelmek istemiyor” mesela...
Yüzde 44’ü duygusal, yüzde 30’u ekonomik şiddetten mustarip...
Kadının erkeğe karşı çıkması halinde şiddeti “hak ettiğini” düşünen “kadınların” oranı bile yüzde 13.4 ki; Cumhurbaşkanlığı’nın yayınladığı videoyu eleştirenlerin de bir bölümü kadındı. Ne yazık!..
Peki mesajlarda hedef tahtasına koyulan kadınların İstiklal Caddesi’nde yapacakları yürüyüşü kaba kuvvetle bastıran polise bakıp ne diyeceğiz?
Galata Kulesi’ni “o güne” destek amacıyla farklı aydınlatırken, Beşiktaş’ta “o günle” ilgili dijital anıtı “Burası olmaz canım” diyerek kaldırtan belediyenin samimiyet şovuna ne diyeceğiz?
Ah diyeceğiz, vah diyeceğiz ya ne diyeceğiz?
Paylaş