1988 model nostalji aracı çarptı

İnsanlık için küçük, benim açımdan büyük bir adım atıp ev telefonunu işler hale getirdim.

Yaklaşık beş aylık ayrılık süreci bana eskilerin "haşırt tu dı blekbord" dedikleri türden cep faturalarına mal oldu.

Nedense telefon çalışınca bir yerleri arama isteği doğdu içimde.

Konuşmam gereken bir insan, konuşmam gereken bir konu olmadığını fark edince canım sıkıldı.

Büfeyi aradım, tost söyledim. Büfedeki elemanla "Karışık meyve suyu kavramı" üzerine biraz lafladık.

Sonra Topesto’yu aradım ve "Sadece telefonu kullanmak için aradım, n’aber?" dedim.

Haliyle "Git yüzünü yıka, açılırsın" dedi ve kapattı.

*

Evde boş boş dururken aktive hale gelmek manasız bir şey. Fakat oldu...

Durup dururken bir ortalığı karıştırma hissi, bir "ev içi heyecan turizmi" yaratma arzusu hakim oldu bünyeye...

Sebepsiz enerji patlamasını faydalı bir hale getirmek için kitap düzenleme işine giriştim.

"Düzenleme" dediğim karıştırmak tabii ki.

Özlediğim Killing maceralarından "...Ve Sonra Öldür"e rastlayınca onu okumaya başladım:

İskelet Adam Killing, manitası Dina’yı kurtarmak üzere mekana dalar...

"Allahın beláları. Şimdi sizi doğduğunuza pişman edeceğim" diyen Killing’in "ölüm saçan makineli tüfeği bir anda intikam marşını çalar..."

*

Killing’in dünyasına yatay geçiş yapma kararı aldığım sırada, sıkışmış bir müzik dergisi fark ettim.

Q Dergisi’nin Temmuz 1988 sayısı.

Kapakta Nelson Mandela için verilen konserden fotoğraflar var: Annie Lennox, Mark Knopfler, Whitney Houston ve Simple Minds.

Dergiye odaklanmak üzereyken bu kez de yere bir broşür düştü sayfaların arasından.

"Matruşka Efekti" şeklinde gelişen, bu "sürpriz sürpriz içinde" durumu sinirimi bozmaya başladı.

Fakat broşürün ne olduğunu görünce sinir minir kalmadı: 16. Uluslararası İstanbul Festivali. Yıl 1988, dikkatinizi çekerim, 20 yıl olmuş...

*

İstanbul Festivali’nin kendi içinde bölünmediği yıllar.

15 Haziran’da başlıyor festival, 20 Temmuz’da bitiyor.

Aynen 1988’de yaptığım gibi broşürün "Caz/Folk/Tango" başlıklı bölümünü açtım.

AKM’de Keith Jarrett solo konseri var.

Paco de Lucia, Jan Garbarek, Al Di Meola, Larry Coryell, Joan Baez gibi daha sonra defalarca dinleme şansı yakalayacağımız isimlerin ilk seferleri.

Konser verdikten kısa bir süre sonra hayata veda eden ve festival tayfasının "buraya gelen, öteye gidiyor" efsanesini yaratmasına yol açan devler Dizzy Gillespie, Astor Piazzolla ve Miles Davis var.

Miles Davis’i üç gece üst üste dinlemiştim. 18-19-20 Temmuz’daymış konserler. Flaşlı fotoğraf çekilmesine sinir olup sırtını dönüp çalmıştı Miles Davis.

Hayat boyu unutulmayacak üç geceydi.

Bilet fiyatları 20, 15, 12 ve 8 bin TL imiş.

Festivalin en pahalı biletleri Keith Jarrett ve BBC Filarmoni Orkestrası konserlerinde: 25 bin TL.

Henüz SSCB var.

SSCB Gürcistan Devlet Oda Orkestrası gelmiş mesela.

Fakat yılın en büyük hadiseleri kesinlikle Miles Davis, Joan Baez ve Bejart Balesi.

Maurice Bejart’ın üç gösteri için geldiği İstanbul, o güne kadar böyle güzellik görmemiş...

*

AKM önünde bilet için kuyruk yapılan, Açıkhava’ya kaçak girmek için tel örgü nöbetçilerine dil dökülen yıllar. Cumhuriyet Gazetesi muhakkak birinci sayfadan yayınlardı kuyrukta pinekleyen gençlerin fotoğrafını, yani bizleri.

Leğen içinde talaşlı kalıp buzla kutu bira soğutma tekniğinin emekleme günleri...

*

"Nostaljik bir araç çarptı, kaçtı. 34 İF 1988" durumuna gelince, telefona (tabii ki ev telefonuna) sarılıp 1988 model festivali benim kadar net hatırlayabilecek birini, şu anda vakfın Genel Müdürü olan Görgün Taner’i aradım.

Durumu özetleyip, konser tarihlerini filan hatırlatınca nostalji aracı ona da çarpmış oldu.

Miles Davis’i andık: "Hatırlıyor musun? Kendisine limuzin tahsis eden şirket, illa Miles’ı araca binerken görüntülemek istemişti. Baba da kızmış, limuzini reddedip Fırat’ın külüstürüne binip gitmişti konsere..."

*

"Bu sene festivalde neler var?" dedim. Herbie Hancock, Marcus Miller...

Sonra Biletix’in Mayıs 2008 bültenini hatırladım.

Önümüzdeki aylarda farklı tarihlerde, farklı organizasyonlarla gelecek isimleri düşündüm.

27 Temmuz Metallica, 6-8 Haziran Jethro Tull, 20 Mayıs Kylie Minogue, 13 Haziran Mark Knopfler, 30 Temmuz Lenny Kravitz, 13 Temmuz Judas Priest, 24 Mayıs Chris De Burgh, 3 Ağustos Björk...

Dahası da var, aklıma ilk gelenler bunlar.

*

Ufukta iyi konserler belirince keyfim de yerine geldi.

Çarpan nostalji aracını garaja yollayıp, 2008 model yaz konserlerine hazırlanmaya karar verdim.

Topesto’yu aradım "Metallica. 27 Temmuz. Ali Sami Yen. Saha içinde azıyoruz" dedim.

"Hah şöyle, bak açılınca ne güzel konuşuyorsun" dedi...

Metallica, oley!
Yazarın Tüm Yazıları