Paylaş
ŞU anda 18 yaşından küçük bütün Hürriyet okurlarının bu yazıyı öncelikle okuyacaklarını biliyorum. Okuyun, ben olsam ben de okurdum.
Aslında daha yazının başından belli olmaz ama şu anda çok da erotik birşeyler yazacak halde olduğum söylenemez.
Neyse, laf salatasını bırakıp bugünkü olayımıza geçelim.
Geçen hafta, e-posta yoluyla hayatımın en ilginç duyurularından birini aldım. E-posta Regine'den geliyordu. Yani 1970'lerde, ben küçükken ağabeyimin gittiği ve anlata anlata bitiremediği meşhur iki diskotekten biri olan (Diğeri Hydromel'di) Regine'den.
Regine'in uzun bir süredir diskotek olmadığını, revü-kabare tarzı bir yer olduğunu biliyordum ama gitmek bir türlü nasip olmamıştı.
Aslında buna nasip olmamıştı denmiyor pek. Nedense insan yaşadığı şehirdeki bu tür kulüplere gitmiyor. Bunu genellikle yurtdışında yapıyor. Yani bu tür kulüplerin aslında bir sahne şovu sergilediklerini ve asla batakhane olmadıklarını bilse de, böyle yapıyor.
Bir ‘yancı’ bulamadım
Regine'e gitmeden önce iki arkadaşımı aradım. İnsan böyle ortamlarda bir 'yancı' taşıdığında (Bk. Batman ve Robin, Zagor ve Çiko vs.) kendini daha iyi hisseder ya. İkisi de paralize oldular. Bir tanesi, ‘‘Baba ben bu akşam Baltalimanı Kemik Hastanesi'nde alçı yaptıracağım’’ gibi literatüre kesinlikle geçmesi gerektiğine inandığım mükemmel bir yalan söyledi.
Diğeri de ‘‘Ağbi sen ne diyorsun. Ben Ağustos'ta evleniyorum. Müstakbel hanımla mobilya bakacağım’’ dedi. İlkinin yanında çok kuru kaldı bunun yalanı.
Yani gelmeyi çok istiyorlardı ama işleri vardı. İkisinin de vaziyeti ‘‘Önceden haberimiz olsaydı, kesin gelirdik’’ şeklinde özetlenebilirdi. İşte böyle iki tırsaki arkadaşın olsun hayatta, daha da başka bir şey isteme...
Bizde öyle bir korku yok allaha şükür. İki kadeh atıp, aslanlar gibi dayandık Regine'in kapısına.
Bal dök yala
Yani önyargılarınızdan ne kadar sıyrılabilirsiniz bilmiyorum ama içerisi ‘‘Bal dök yala’’ kıvamında. Süper bir restorasyon yapılmış, her şey pırıl pırıl. Merdivenlerden aşağı iniyorsunuz ve ambiansın ortasına düşüyorsunuz.
Şimdi ortam şöyle. Kapıdan girer girmez sahneyi görüyorsunuz. Sahnenin etrafında masalar var. İki adet de bar mevcut. Barda, normal bar personelinin yanı sıra dansçı kızlar da oturuyor. Aslında kızlara ‘‘artist’’ deniyor ama benim ağzım bir türlü alışamadı.
Giriş ve bir içki 22 dolar (Veya Türk parasıyla 13 milyon lira.) Eğer ikinci bir içki içmek isterseniz fiyatlar 3 ila 5 milyon lira arasında.
‘‘Vardır bunun bir bit yeniği hesabı kesin bir yerden şişirirler’’ diye tabii ki ben de düşündüm. Ama burası nezih bir ortam. Yalnız barda oturup kızlarla geyik yapayıp derseniz ve kazara şampanya filan ısmarlarsanız durum tabii ki sakata biner. Ama içeri girip, saat 22.00'den 03.00'e kadar durmaksızın devam eden şovu izleyip bir kadeh de içki içerim diyorsanız vereceğiniz para 13 milyon liradan bir kuruş fazla değil.
Fazla uzadı farkındayım. Esas olaya gelelim istiyorum ben de. Bu satıra kadar sabredebilmiş bütün hemcinslerime duymak istediklerini şimdi söylüyorum: Kızlar hakikaten taş gibi!
Gelin fantazisi
Eskiden İngiliz kızlar çalışıyormuş ama şu anda eski Doğu Bloku ülkelerinden gelenler var. Hepsinin özel tasarlanmış bir gösterisi var. Bir tanesi kapalı bir istiridye kabuğunun içinde çıkıyor ve dans ediyor. Bir tanesi dev bir avucun işinde. Kobrayla dans eden de var, Tutankamon'la da. Benim favorim yüzleri gözükmeyen üç kızın bacaklarıyla yaptıkları şov oldu. Hakikaten şahaneydi.
Bir de gelin fantazisi vardı, o da süperdi. Kız gelinlikle çıkıyor, soyunuyor, uzanıyor yatağa. Ama hımbıl damat ortayıkta yok. Bir anda ortalık kararıyor ve kızın üstünde bir ayna beliriyor. Ayna aracılığıyla kızın rüyasına şahit oluyoruz. Kız rüya görürken yatakta kendini bayağı bir hırpaladı. Biz de (yani seyirciler) gözyaşları içinde damada beddualar okuyarak bu gerdek gecesi dramını izledik.
Kızlar üstsüz çıkıyorlar. Altlarında da bir g-string oluyor. Hepsinin vücudu güzel. Koreografilerine sadık kalıyorlar. İzleyiciyle herhangi bir temas yok. Çünkü burası bir revü, striptiz kulübü değil.
13 milyon verdim
Gecenin sonunda hakikaten 13 milyon lira ödedim ve patronu, personeli tebrik edip dışarı çıktım.
Bu arada küçük bir uyarı yapmak gerekiyor. Divan oteliyle Regine arasında, Uğur Dündar'ın Arena'sına da konu olan bir takım adamlar var. Sakın o adamlara takılmayın. Onlar kötü adamlar. Tamam mı arkadaşlar.
Gazeteye geldiğim andan itibaren bu haftaki yazının konusunu öğrenen herkes ‘‘Beni de götürsene’’ diyor. Yemezler. Hepsi son anda çark ediyor, tecrübeyle sabittir. Hakiki istekliler olursa, bir ağbilik yapacağız haliyle. Haydi bakalım, kalın sağlıcakla.
Paylaş