Paylaş
Dün Hürriyet’te de Burak Coşan’ın haberi vardı mesela.
Paşabahçe Mağazaları’ndan Kelebek Korse’ye, Salt Beyoğlu gibi iddialı bir sanat merkezinden dondurmacı Charly Temmel’e, yakın dönemin popüler mekânlarının arasında sivrilen Otto’dan Muammer Karaca Tiyatrosu’na sayısız adres birer birer “Biz gidiyoruz, kalanlara selam olsun” diyerek kepenk kapatıyor.
Kelebek Korse, Muammer Karaca Tiyatrosu, Sinepop Sineması, Librairie de Pera, Dünya, Robinson Crusoe gibi kitap meraklılarının gözde mekânları vb İstiklal Caddesi ve civarının eskileri sayılırdı.
KARPUZ KESECEKTİK
Kapanan yerler listesine baktığımızda köklü mekânların yanı sıra popüler kahve dükkânı zincirlerini, MediaMarkt gibi “beynelmilel markaları” vesaireyi de görüyoruz ki kendileri zaten daha yeni gelmişti, karpuz kesecektik...
Bu gelişmeler karşısında zerre kadar şaşırmadığımı hatta şaşıranlara ve “Ay neler oluyor Beyoğlu’nda” diyenlere “Hangi güneş sisteminden geliyoruz canım? Sizin oralarda hayat var mı?” diye sormak istediğimi belirtmeliyim.
Ya ne olacaktı allasen?
Sistematik şekilde canına okundu, dokusu değiştirildi Beyoğlu’nun.
Son 15 yılda kaç yazı yazdım bu konuda sayısını hatırlamıyorum. Yok “Çin graniti”, yok “Türk graniti”, yok “Asfaltlayalım”, yok “Komple beton dökelim”, yok “Ağaçlarını keselim”, yok “Sokaklardan masaları kaldıralım” diye diye ağzı burnu dağıtıldı Beyoğlu’nun; yazdım...
“Mutenalaştırıyoruz Beyoğlu’nu... Eski kaka, yeni mmmmh çok güzel” diyerek Emek’ten Alkazar’a, Narmanlı Han’dan Elhamra’ya tarihi belleğin temel taşlarına kazma kürek daldılar; yazdım.
AL, BAK ŞAHANE OLDU
Mevzuata abanarak, zabıta baskısı marifetiyle, mal sahiplerinin gözünü döndüren para hırsıyla kovaladılar insan trafiği sağlayan kitapçıları, müzik dükkânlarını, sinemaları, pastaneleri, barları, lokantaları, küçük konser mekânlarını; yazdım...
“Yapmayın, etmeyin” diye de yazdım, “Ayıptır, yanlıştır, geri döndürülemez hatadır” diye de yazdım. Sadece ben yazmadım, başkaları da yazdı ama geri kafalı dediler, gelişmeye direnen uyuzlar dediler, “Bak çok güzel olacak, daha paralı, daha lüks yerler olacak” dediler. Çok da umurumdaydı!..
Elbette terör saldırılarının da etkisi oldu ama İstiklal’deki tenhalığı sadece buna bağlamak yanlıştır, doğru analize çıkmaz o yol...
Sahaflar (Bir Aslı Han kaldı, ödüm kopuyor vallahi) önce izbelere, sonra başka semtlere kaçıştı, müşterileri de peşinden gitti...
Küçük konser mekânları, müşteri kitlesi Beyoğlu sevdalısı olan eğlence mekânları, lokantalar vesaire kapandı veya göçtü; takipçileri de dağıldı...
TABELA SAVAŞLARI N’OLDU?
Çok uzağa gitmeyelim, 2013’te Cumhuriyet’ten Meltem Yılmaz haberleştirmişti, ben de alıntılamıştım:
“‘Şartsız bağış’ adıyla makyajlanan rüşvet mekanizması...
2 yıl süren ve Beyoğlu’nun çanına ot tıkayan kaldırım çalışmaları...
Bir günde yüzde 6 bin 600 kat artan (yanlış okumadınız yüzde altı bin altı yüz!) eğlence vergisi...
Yüzde 1500 ila yüzde 3 bin artan emlak vergisi...
Dışarıya masa/sandalye koyma yasağı...
Simge mekânların, sinemaların, dükkânların yerine AVM’leri, dev ayakkabı mağazalarını vb destekleyen ‘yüz değiştirme’ operasyonları...
Adım adım, yavaş yavaş sistematik şekilde canına kastedildiği çok açık Beyoğlu’nun...”
Yakın geçmişte “arkası sağlam markalar” İstiklal üzerinde “bir tabelalık yer” için astronomik tekliflerle kapışırdı, şimdi en havalı yer aylarca boş kalıyor, dönüp bakan yok.
10 bin dolar kira istenen yerler
2 bin dolara düşüyor, tutan yok...
7/24 insan seli akan cadde ve civarında inler ve cinler iki takıma ayrılıp top koşturuyor, “Cama gelirse keserim topunuzu” diyen yok...
TATLI VAR YERSEN
Artık sadece ve sadece tatlıcılar, nargileciler, kerameti kendinden menkul zırtapoz eğlence mekânları pıtrak gibi bitiyor, aynı hızla gidiyor; haliyle aidiyet duygusu taşıyan müşteri yok.
Söyledik, yazdık, çizdik, yetkililerle konuştuk anlatamadık derdimizi.
Şimdi “Amanın dostlar, İstiklal’de ne oluyor?” denildiği zaman haliyle “Elinin körü oluyor!” diyoruz.
Hayırlı olsun...
Paylaş