Her şeyi kendi penceremizden görüyoruz

Hayata kendimizi merkez alarak bakarız. İçinde değilsek, ortaya konmuş eserleri, başarıları bile takdir etmeyiz.

Haberin Devamı

Bazen kıskançlık, bazen bencillik, bazen de dünyamızı esir alan önyargı, takdir duygularımızı köreltir, yok eder.
Her şey bizde başlar, bizde biter.

* * *

Varlıklıysak piyasayı bolluk, ucuzluk görürüz.
Paramız yoksa sıkıntı, darlık, pahalılık ortalığı kasıp kavuruyor diye bakarız.

* * *

Mutlu mesut yaşıyorsak, anlayamayız üzüntüsü olanları; kederli, karamsar kişilere şaşarız.
Korkularımız, kaygılarımız varsa da; güven duygusu içinde, ferah bir şekilde yaşayanları anlamakta zorlanır, onlara kızgınlıkla bakarız.

* * *

“Bürokrasi nasıl gidiyor?” diye sordum bir arkadaşıma.
İlginç bir cevap verdi:
“Görevden alınanlar, ‘İşler çok kötü gidiyor, ülke yönetilemez oldu, bunca birikim, deneyim kenara atıldı.’ diyor.
Bir görev verilenlerse ‘Yeni bir dönem başladı, paradigma değişiyor, her şey nasıl da düzeliverdi. Durum çok iyi.’ diyor.”

* * *

Haberin Devamı

Olaylara, durumlara dışardan bakmayı başaramıyoruz.

BEKLENTİ

Beklentilerimiz kadar korkarız.
Söz ve davranışlarımızın “ayarını”, üslubumuzu belirleyen de aslında beklentilerimizdir.

*

“Soğuk davrandı, ilgisizdi; beni görmezden geldi, telefonuma dönmedi, acaba ne demek istedi” gibi kuruntu ve mutsuzluk yayan düşünceler de beklentilerin eseridir.

*

Gönül koymak, alınganlık göstermek, başkalarının kendimizle ilgili düşüncelerini merak etmek, sorgulamak, tamamı özgüvenle ve beklentiyle ilgilidir.
Statü, itibar, yapay güç beklentilerinin ve yalnızlık, yoksulluk, hayatın labirentlerinde kaybolma gibi kaygıların ürettiği korkudur söz ve davranışlarımızı sınırlayan.
İkiyüzlülük beklentinin eseridir.
İnandığı gibi yaşayamamak, beğenilme ve takdir görme çabası içinde olmak beklentilerinin sonucudur.

*

Özgürlüğün, insan onurunun gerektirdiği şekilde, gür bir çınar gibi yaşamaktır aslolan.
Kimliğimizle, kişiliğimizle, inançlarımızın coşkusuyla, insanlık ölçüleri içinde varlığımızı sürdürmek temel amacımız olmalıdır.

*

İnsanı değerli kılan, sadece kimliği, kişiliğidir.

KARTAL

Meşhur hikâyedir.
Kuluçkaya yatan tavuğun altına bir kartal yumurtası koymuşlar.
Zamanı geldiğinde diğer yumurtalarla birlikte bu yumurta da çatlamış ve yavru kartal, civcivlerle birlikte küllüklerde, çöplüklerde anne tavuğun ardında dolaşmaya başlamış.
Kendisini tavuk sanan yavru kartal, bir gün heyecanla anne tavuğa koşmuş.
“Anneciğim,” demiş, “gökyüzünde bir kuş gördüm. Dağların, ormanların üzerinde süzülüyordu. Biz niçin küllüklerde geziyoruz? Biz de göklere doğru uçalım…”
Anne tavuk cevap vermiş:
“Senin gördüğün göklerin kralı, padişahımız, efendimiz kartaldır. Sense basit bir tavuk civcivisin. Böyle şeylere heves etme, başaramazsın.”
Hikâyeyi anlatan Pat Mesiti, “Zavallı kartal tavuk olduğuna inandı, tavuk olarak yaşadı ve tavuk olarak öldü.” diyor.

* * *

Haberin Devamı

Önemli olan başkalarının bize biçtiği rol değil, bizim kendimizle ilgili inancımızdır.
Kendimizi, en iyi biz tanıyoruz.

Yazarın Tüm Yazıları