Kırık bir aşk hikayesi

ÇARŞAMBA günü Fenerbahce.org’da bir açıklamaya yayınlandı. “Yapılan yalan haberler”in Türk Sporu’na her açıdan zarar verdiği söyleniyor ve “Başka Fenerbahçe Yok” deniliyordu. Ve yine aynı ironiyle, kavga-gürültü ortamında kavrulan futbolumuzun, yükselen bir marka değeri olduğundan bahsediliyordu. Bu açıklamayı resmi siteden okuyabilirsiniz...

Haberin Devamı

FB basına ihtiyaç duyuyor
Ama bu “uyarı” mektubunun 2 sureti var. Birincisi, Fenerbahçe Kulübü, geri adım atmayıp yine “etik değerlere” yöneltmeye çalışıyor basını. İkincisi ise; spor basınıyla arasındaki köprüleri uzun zaman önce atan yönetim, işlerin artık düzelemez duruma geldiği günlerde, gizliden bir barış eli uzatıyor. Sadece o yazının son 2 cümlesine bakmak bile bunu anlamaya yeter; “... Ancak her şeye rağmen Türk spor basınının içinde de görevini layığıyla yerine getiren kişiler ve kurumlar da vardır. Fenerbahçe Spor Kulübü sayıları maalesef az da olsa bu kişi ve kurumların yanında olacak onları kasıtlı yalan yanlı ve masa başı haberler yapanlardan ayırt edecektir.”
Yazıda sık sık “bize sorulmadan” deniliyor. Çünkü artık yönetim basına ihtiyaç duyuyor. Çünkü atı alanın Üsküdar’ı geçmeye başladığı günlere girildi. Artık hiçkimse eleştiri oklarından kaçamıyor. Durum kritik. İyi günde düşman bellenen basın, kötü günde dost olsun isteniyor. Çünkü 3 sene üst üste şampiyonluk sözüyle başlanan sezonda, ezeli rakibin şimdilik favori... Ve GS Store’larda yeni tişörtler hazırlanıyordur mutlaka; “Her sene söz verin, biz gerçekleştirelim!” diye...

Haberin Devamı

Korku imparatorluğu

BASINLA olan ilişkinin vehametini anlamak için ufak bir örneğe bakmak yeter; Fenerbahçeli bir sporcuyla konuştuğunuzda, ağzından bir şey kaçırırsa ikinci cümlesi şu oluyor; “aman başkan duymasın n’olur adımı yazma!”...
Başkanın çevresindekiler, onun yanında yapamadığı eleştirileri basınla paylaşıyor ve son söz yine aynı; “adımı yazmayın”. Tıpkı bir süre önce yazdığım “Yalanlama Makinası” başlıklı yazımda eleştirip örnek gösterdiğim durumun bir süre sonra fenerbahce.org’da “Transfer Spekülasyonları” adlı bölümün ana sayfada açılmasını sağladığı gibi, Fenerbahçe Yönetimi basında çıkan doğru eleştiri ve haberlere önem verip hataları en aza indirebilirdi. Ama bu “Yalanlama” konusunda yaptıklarını ne yazık ki daha mühim konularda başarmadılar, başaramadılar.
Belki de camia içindeki herkesten çok Fenerbahçeli olan başkan, bu tür noktalarda bir stratejist gibi değil de koyu Fenerbahçeli damarıyla davranıp uzun vadeyi planlamadı.
Bütün ipleri koparttı
Yeni yönetimiyle birlikte bütün basın mensuplarını Çırağan’da yemeğe davet eden Yıldırım Demirören gibi başarılı olamadı. Ya da Galatasaray yönetimlerinin her zaman tutturduğu o güçlü bağları öremedi. Aksine bütün ipleri koparttı. Ve bundan sonra başkan olacak kişiye de bir yıkıntı kaldı; basınla yaşanan bu iletişim ve imaj sarsıntısı düzeltilmeye çalışılacak. Ve bu yapılırken de bu sefer bağ kurmak için taviz vermesi gereken taraf kulüp olacak. Çünkü ülke basınında yer alan kurumların “marka değeri”, üst üste ölüm korkularıyla geçen ligimizin sanırım biraz üzerinde...

Haberin Devamı

Gemi su alırsa...

NAPOLYON’dan Hitler’i doğuran adam J. Goebbels’e, Mourinho’dan Alex Ferguson’a kadar basınla kavga etmek yerine onu zekice kullananları unutup, aslında bir nevi fazlaca ahlaklı bir şekilde davranıp (!) basına “küsen” Fenerbahçe Yönetimi bir şeyin farkına iyice varmış. Gemi su almaya başlayınca, bilgi sızdıranların sayısı artar. Bu sızmalara tampon çekmek istiyorlar haklı olarak. Ve son günlerde yalanlanan kimi haberlerin de aslında gerçek olduğu gün gibi ortada. Bunu da hem haberleri yapanlar hem de camia içindeki herkes biliyor...
İlk düğme yanlış iliklenirse artık çok geçtir. Napolyon’un “Yukarı çıkarken durabilirsiniz, aşağı inerken asla” sözü bu günlerde her şeyin özeti. Yukarı çıkarken durup başka kulüplerin yaptığı basın çalışmalarını yapamayan ve o ilk düğmeyi yanlış bağlayan Fenerbahçe, kırdığı dallara inerken tutunmaya çalışıyor şimdi.
2 sureti olan o açıklama gibi, Fenerbahçe Yönetimi’nin de 2 yolu var; ya cesurca günah çıkartıp her şey bitmeden yeni bir başlangıç yapacaklar... Ya da özeleştirilerini kendi içlerinde cesurca yapıp, bu “soğukluğun” arkasında dimdik duracaklar. Ta ki ülke futbolu, gerçekten bir değer kazanana dek.

Yazarın Tüm Yazıları