Paylaş
PAZAR günü Dünya Derbi Günü’ydü. Liverpool-Manchester United, River Plate- Boca Juniors ve bizimki.
Liverpool maçında toplamda 33 faul çalındı. Bizimkinde 31... Oyunun kesilmesi açısından arada pek fark yok.
Ama Liverpool maçını seyredenler devre arasında hakem Andre Marriner’in çevresini saran Carrgaher, Giggs, Mascherano, Rooney, Ferdinand’ı görmüşlerdir. Sir Alex’in 4. hakeme serzenişleri de cabası...
Çünkü bu rakam Premiership ortalamasının üzerindeydi. Hakemin sürekli faul çalıp oyunu durdurduğu pozisyonlar o kadar çoktu ki, iki takımın oyuncuları da durumdan memnun değildi.
Türkiye futbolu, Güney Amerika liglerine daha yakın. Temposu daha düşük, gerginliği çok yüksek. Tribün kültürü de aynı. Hatta tribün mimarileri bile.
Arjantinlilerle biz, maçı aynı tepkiler ve saldırganlıkla izliyoruz.
Dünya’nın en iyi ligi Premiership’te ise, tempo sahada.
Öyle ki, maçın hızından dolayı tehlikeli pozisyonların tekrarı 10 dakika sonra ancak geliyor görüntüye.
Bu aslında çok daha detaylı incelenecek bir konu. Ülke insanlarının profili dahil bir çok etkeni var.
Fakat şunu söylemek biraz da acı; İngiltere Futbol Federasyonu’ndan ricamdır, lütfen bundan sonra F.Bahçe-G.Saray derbisinden daha erken bir saate derbi maçı koymasınlar.
Yoksa keyfimiz kaçıyor...
Futbolun Getirdiği Ters Evrim
MAÇTAN önce eşi ya da sevgilisiyle konuşan bir taraftar düşünün.
· Mert bak n’olur kavgaya falan karışma sakın!
· Tamam birtanem karışır mıyım hiç.
· Biter bitmez de çık eve gel hemen.
· Tamam bebeğim, aşkım benim, seni çok seviyom ben.
Mert turnikelerden geçerken telefonu kapatır. Sonrası... “Layllaöyllaaöy” diyerek başlayan ve sağlam küfürlerle devam eden bir 90 dakika. Yırtılan boğazla biten maçtan sonra bu kez Mert’i caddelerde görürüz. Rakip takımın baş harflerini plakasında taşıyan bir araca uçan tekme atar. Motor kaputuna çıkar ama araba gaza basınca Mert yerlerdedir.
Ve telefonu çalar. Arayan yine karısıdır.
· Nerdesin Mert maç biteli 40 dakika oldu!
Mert nefes nefese, çaktırmak istemez;
· Trafik var hayatım biraz, merak etme hemen geliyom.
Mert dışarıda medeni, içeride vahşi.
Karısının hediye ettiği çakmağı, yan hakemin kafasına atıyor.
Ama neden?
HEPİMİZİN içinde “ilkel bir yaratık” var. Genlerimiz tarihi mirası, bunu bir barut gibi saklıyor. Ve bu barut, ortamın müsait olduğu bir yerde birkaç kıvılcımla ortaya çıkıyor. Bu değişim ve gerginliğe bir yere kadar olumlu bakabiliriz. Ama çizgiyi aşınca, ölümler kaçınılmaz oluyor. Bu ilkelliğin en büyük panzehiri yine içimizde. Bireysel bazda otokontrol. Kurumlar bazında ise yine otokontrol.
Ya Heysel Faciası’ndan sonra 6 sene Avrupa Kupaları’na katılmama kararı alan İngilizler gibi davranacağız...
Ya da 2 Dünya savaşı çıkaran insanoğlunun korkutucu ilkelliğine teslim olacağız...
Ahmet Çakar’ı Niye Seviyorum?
1- Hitabet ustası olduğu için.
2- Doktorluğun verdiği avantajla olaylara farklı açıdan baktığı için.
3- 25 Ekim 2009’daki Telegol programında Rijkaard’ı eleştirirken “Ellerini bağlayıp maçı izliyor. Gol atınca seviniyor, biz yol yiyince üzülüyor” deyip Galatarasaylı olduğunu açık ettiğinde işi bozuntuya vermeyecek kadar kıvrak olduğu için.
4- Nadiren de olsa, ailesinden bahsettiği zaman, yüzüne yerleşen duygusallık için.
5- Ters köşe ustası olduğu için.
6- Yıllardır, bazı yorumlarıyla bilerek, insanları güldürebildiği için.
7- Mert, açıksözlü ve cesur göründüğü için.
8- Ya da bütün söylediklerimde beni yanıltabilecek kadar iyi bir oyuncu olduğu için.
Paylaş