Paylaş
REFİK Baydur...
1930’lardan sonra sıfırdan doğan Türk sanayiinin var olma sürecine damgasını vuran isimlerden biri...
87 yıllık yaşamı önceki sona erdi ve bugün Teşvikiye Camii’nde kılınacak ikindiden sonra kılınacak cenaze namazını müteakip Zincirlikuyu mezarlığına defnedilecektir.
Son yıllarda hastalığı nedeniyle toplantılarda göremediğimiz Baydur’u bizim kuşağın ekonomi muhabirleri yakından tanır. Baydur, iş dünyasının sessiz ama etkin isimlerinden biri olmuştur hep...
67’DE TÜRKSAN’I KURAR
1927’de yoksul sayılabilecek bir çiftçinin oğlu olarak Erzincan’a sonradan bağlanan Tercan’da doğar. Babası yoksul olsa da oğlunun iyi eğitim görmesini ister, o da 1955’de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde okurken iş hayatına atılır. Kaplanca Mensucat’ta başlayan iş yaşamı daha sonra finans sektöründe devam eder. Önce Akbank’ta daha sonra Pamukbank’ta çalışan Baydur’un yolu bir ara o zamanların en ünlü krem markaları Havilland ve Prenses’i imal eden Naci Seyhanlı şirketine düşer, ama kısa sürer. İşsizlik ve yoksulluğun diz boyu olduğu 1960’lı yıllarda Almanya’ya işçiler gitmeye başlamıştır. O işçiler bir süre sonra birikimlerini Türkiye’de fabrikalar kurarak değerlendirmek ister. Baydur da 1967’de bu şirketlerden biri olan Türksan’ın Türkiye tesislerini kurmak üzere görevlendirilir.
ARÇELİK’E BUZDOLABI İZNİ
Türkiye’de ilk kez duvar kağıdı üretecek tesisin arsasını ise Vehbi Koç’tan çok uygun bir fiyata alır Baydur. Vehbi Koç ile tanışması ise bir başka ilginç olayın sonucudur. Arçelik, o yıllarda sadece çelik malzemeler üretmektedir. Vehbi Koç Türkiye’de buzdolabı ihtiyacını görür. Ancak bir üretimin yapılabilmesi için İstanbul Sanayi Odası’ndan kapasite raporu alınması gerekir. Baydur da rapor veren komisyon üyelerinden biridir. Heyette yer alan bir profesör fabrikanın yapılamayacağını iddia eder. Baydur ise profesörü üretimin yapılabileceğine ikna eder. Arçelik’in buzdolabı üretimini sağlayan raporun altındaki imzayı atan kişidir Baydur. Türksan’a arsa ararken de Koç’tan yardım ister ve Arçelik’in arsasını uygun fiyata alır.
SENDİKACILIKLA İŞ DÜNYASI TANIR
SONRAKİ yıllarda İstanbul Havayolları, Çanakkale Seramik gibi kuruluşlarda yönetim kurulu üyeliği yapan Baydur, 1982’de kendi şirketini kurar. Elektrik ve mekanik taahhüt işleriyle başlayan şirketi Timsan, bugün turizm de dahil farklı alanlarda projeler gerçekleştiren bir grup haline gelir. Baydur’un iş dünyasında tanınmasını sağlayan faaliyeti ise sendikacılıkla olur. 1963 yılında Kimya İşverenleri Sendikası (KİPLAS) ile başlar sendikacılığa. KİPLAS’ın üyesi olduğu Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’nda ise Halit Narinle birlikte uzun yıllar yönetimde yer alır. TİSK’in yeterince gelişemediğini, işveren sendikacılığının zayıf kaldığını sık sık vurgulayan Baydur, işçi işveren ilişkilerine bakışını ise bir röportajında şöyle açıklar: “Ben bir memlekette işçi-işveren ilişkisini, sendika ilişkisini kavga unsuru olarak kabul edemiyorum. Zaten kavga eden insanlardan hoşlanmam. Barış içinde yaşamanın en akıllıca iş olduğunu kabul ediyorum. Barış içinde yaşamayan milletleri, barış içinde yaşayan akıllı milletlerin devamlı sömürdüğünü de biliyorum.” Baydur, işçi işveren ilişkilerinde barışın önemini bir çok kez savunur. Ancak 28 Şubat sürecindeki tutumu eleştiri oklarının çevrilmesine neden olur.
28 ŞUBAT GÜNLERİ
REFİK Baydur 1997 yılında Refah-Yol hükümetinin görevi bırakması sürecinde önemli bir rol oynayan 5’li sivil inisiyatif hareketinin de aktörlerinden biriydi. O dönemde Baydur’un başkanlığını yaptığı Türkiye İşverenler Sendikası Konfederasyonu (TİSK),
Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu (TESK), Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ile birlikte Refah-Yol hükümetinin çekilmesi yönünde 21 Mayıs 1997 yılında ortak bir çağrıda bulunmuştu.
Bu kuruluşların başkanları Refik Baydur, Derviş Günday, Fuat Miras, Bayram Meral ve Rıdvan Budak, yaptıkları açıklamada yeni bir hükümet kurularak siyasi istikrarsızlığın çözüme kavuşturulmasını talep etmişlerdi. Ancak Baydur, yıllar sonra yazdığı ‘Bizim Çete’ adlı kitapta sürece verilen desteğe eleştirel bir şekilde yaklaşacaktı.
Bununla birlikte Baydur, 28 Şubat sürecinin aslında klasik bir darbeyi önlediğini belirterek şunları da söyleyecekti: “Aslında ihtilali 5’li çete önledi. Biz olmasaydık başarısız dahi olsa Talat Aydemir örneğinde olduğu gibi Genelkurmay Başkanı Orgeneral Karadayı’ya rağmen aşağıdan zayıf bir hareket olabilirdi.”
28 Şubat dönemi ile ilgili tartışmalara bu şekilde karışsa da aslında sanayi tarihinin önemli bir parçası Baydur. Ömrünü verdiği sanayicilik için “çileli meslek” derdi. Ama ilacının da olmadığını anlatırdı. Türkiye’deki yasaların çıkardığı engellere rağmen Türk sanayicisinin hızlı koşabilme yeteneğine sahip olduğunu hep söyleyen Baydur, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne alınmama nedenlerinden birini ise şöyle açıklardı:
“Avrupalılar Türk sanayicisinden korkuyor...”
Baydur, Türkiye’nin sanayi tarihinde işverenlerin hakkını savunmak için 40 yıla yakın mücadele etmiş bir işadamı kendi deyimiyle “çilesini” bitirdi. Allah rahmet eylesin!
Paylaş